14 Mart, Türk hekiminin vatanına sahip çıkmasının bayramıdır
Kahramanmaraş Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Tiyekli, Kahramanmaraş Tabip Odasının düzenlediği geleneksel tıp balosunda konuştu.
Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Tiyekli, konuşmasında şunları söyledi:
“Bu tıp balosu aslında gecikmiş bir programdır. İki yıl önce odamız bu programı yapacaktı.
Ama şehrimizin ve ülkemizin üstüne kâbus gibi çöken deprem felaketi nedeni ile Tıp Balomuz ertelenmişti.
Bu depremler bize neleri erteletmedi ki?
Neleri kaybettirmedi ki?
Bu depremde çok sevdiğimiz eski oda başkanımızı, meslektaşlarımızı çalışma arkadaşlarımızı, vatandaşlarımızı kaybettik.
Bu depremler Kahramanmaraş’ta 17 meslektaşımızı bizden ayırdı. Aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Onlar, bu şehre, bu ülkeye çok hizmet etmişlerdi.
Biz kendilerinden razı idik, Allah da onlardan razı olsun.
Değerli misafirlerimiz, bu baloyu yapmamızın sebebi olan 14 Mart Tıp Bayramının anlamını, bu güzel gecede bir kez daha vurgulamak istiyorum.
14 Mart Tıp Bayramı, bize meslek büyüklerimizin bir emanetidir.
Türk hekimlerinin vatanına sahip çıkmasının bayramıdır.
Türk hekimleri, her zaman hem hastalarının hem de vatanlarının kurtulması için canla başla çalışmışlardır.
Kurtuluş savaşımızda en ön safta savaşmışlar, cumhuriyetimizin kurulmasında da görev almışlardır.
Bu vatanın bağımsızlığı için emeklerini, canlarını ortaya koymuşlardır.
Maraş’ımızın kurtuluşunda da sorumluluk almışlar, aldıkları eğitimin gereği olarak Maraşlıya önderlik etmişlerdir.
Maraş’ımızın kurtuluşunda büyük emeği olan, bu uğurda şehit edilen Dr. Mustafa’yı da buradan rahmetle anmak istiyorum. Kendisi Maraş’ın kurtuluşunda bu kadar emeği olmasına, canını vermesine rağmen unutulmuş değerlerimizdendir.
Kahramanmaraş Tabip Odası olarak düşüncemiz, Kahramanmaraş ta yeni açılacak devlet hastanelerinden birine adının verilmesidir.
Değerli misafirlerimiz, bugün hekimler halktan uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Sağlık hizmeti alan vatandaşı istatistikî bir değer, hekimleri üretim çarkının bir dişlisi gibi gören anlayışı, biz Türk hekimleri olarak reddediyoruz.
Hekimleri poliklinik odalarına hapsetmeye dayalı sistemin bu ülkeye faydası değil zararı olmaktadır.
Biz hekimler bu toplumun sağlığını ilgilendiren her konuyu, kendimize görev olarak kabul ediyoruz.
İnsanlarımızın temiz hava soluması bizim derdimizdir. Şehirde asbest solunmasına karşı çıkmak bizim görevimizdir.
Temiz şebeke suyu bulabilmesi bizim sorunumuzdur. İnsanlarımızın sağlıklı barınma şartlarına kavuşması bizim isteğimizdir.
İnsanlarımızın depreme dayanıklı binalarda sağlık hizmeti almasını istemek, bunun için çalışma yapmak bize verilen görevlerdendir.
Hekimlerin, tabip odalarının bu sorunlarla ilgilenmesini yanlış gibi göstermeye çalışan anlayışa, Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarını hatırlatmak istiyorum. O dönemlerde biz hekimler yönetimin, idarenin her yerindeydik.
Hekimlerin sadece sağlık hizmeti vermesi gerektiği anlayışın yansımalarını görüyoruz.
Bugün bu ülkede bir siyasi çıkıp hekimlerin, sağlık çalışanlarının “gırtlaklanmasını “ isteyebilmektedir.
Siz gelişmiş insan beyinlerini yönetimden, siyasetten uzak tutarsanız boşluğun nasıl dolduğu ortadadır.
Sayın misafirlerimiz burada tıp balosu için bir araya geldik. Ama hekim sorumluluğu bize bu şehrin sorunlarını her yerde dile getirme görevi veriyor.
Tabip odası olarak deprem sonrası biz bu şehrin asbest sorununu ortaya koyduk. Rapor hazırladık. Maraşlının asbestsiz hava solumaya hakkı var dedik. Her toplantıda dile getirdik. “Maraşlı asbestli hava solumasın” dediğimiz için bölücülükle suçlandık. Olsun biz yine de dile getireceğiz. Maraşlının asbestsiz hava soluma hakkı vardır.
Maraşlının deprem sonrası sağlığa ihtiyacı artmıştır. İkinci basamak hasta yatağımız yetersizdir. Çözüm üretmede geç kalınmaktadır. Bu şehirde konteynerdan bozma aile salığı merkezleri vardır. Hala çözüm üretilmemiştir.
Sağlık idaresinde liyakat yerine, bir yapının parçası olma ilkesi getirilmiştir. İşi ehline teslim edin emri unutulmuştur.
Değerli meslekteşlarım önce pandemi sonra deprem….
Sizler sağlık hizmetine en çok ihtiyaç duyulan dönemlerde canla başla çalıştınız. Yeri geldi 5 kişilik 10 kişilik çalıştınız. Sizler bu şehre can verdiniz. Sizler teşekkür edilmesini bile beklemiyorsunuz ama ben hepinize canı gönülden teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.
Bu kadar çalışmanın sonunda bir gece de olsa bir araya gelip eğlenmek hepimizin hakkıdır.”