Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kahramanmaraş İl Kadın Kolları Başkanı Lutfiye Köroğlu, 8 yıldır uygulanan kalıcı yaz saati düzenlemesiyle çocukların karanlıkta okula gitmek zorunda bırakıldığını sert bir dille eleştirdi. Köroğlu, velilerden gelen yoğun şikayetler üzerine yaptığı açıklamada, "AK Parti’nin bu dayatması sadece çocuklarımızın sağlığını değil, onların eğitim sürecini ve psikolojisini de derinden etkiliyor. Sabahın zifiri karanlığında uykusuz ve yorgun şekilde okula gitmek zorunda kalan çocuklarımız, hem motivasyonlarını hem de enerjilerini kaybediyor" dedi.

"AK PARTİ HÜKÜMETİ BU ÇOCUKLARDAN NE İSTİYOR?"
Köroğlu, AK Parti hükümetinin eğitim politikalarını hedef alarak, "Daha önce okulların temizliğini yapmadılar, gönüllü anneler temizledi. Şimdi de çocuklarımızı karanlıkta okula göndererek ailelere psikolojik bir şiddet yaşatıyorlar. Velilerimizden gelen şikayetler her geçen gün artıyor. Bu uygulama, özellikle çalışan anneleri daha da zorluyor. Çocuklarını güvenle okula göndermek isteyen velilerimiz, bu karanlıkta yaşananları endişeyle izliyor. AK Parti hükümeti bu çocuklardan ne istiyor? Onları hem fiziksel hem psikolojik olarak zayıflatmaya mı çalışıyor?" ifadelerini kullandı.

"CHP İKTİDARINDA İLK İŞ BU GARABETİ SONLANDIRMAK OLACAK"
CHP’nin iktidara geldiğinde bu yanlış uygulamaya derhal son vereceğini söyleyen Köroğlu, "Biz çocuklarımızın karanlığa mahkum edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu ülkenin evlatlarını aydınlık bir geleceğe taşımak için kararlıyız. CHP iktidarında kalıcı yaz saati uygulamasına son verilecek ve çocuklarımızın hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı korunacak. Annelerin ve babaların içi rahat, çocuklarımızın yolu aydınlık olacak" dedi.

ANNELER VE BABALARIN SESİ OLACAĞIZ
Köroğlu, velilerin yaşadığı sıkıntılara kulak verdiklerini ve bu konunun takipçisi olacaklarını belirterek sözlerini şöyle tamamladı: "Kahramanmaraş’tan Ankara’ya kadar her platformda bu haksızlığı dile getireceğiz. Çocuklarımızı karanlıktan kurtaracak, onları hak ettikleri güvenli ve aydınlık bir eğitim ortamına kavuşturacağız."

Whatsapp Image 2024 11 20 At 11.25.06

CUMHURİYET HALK PARTİSİ KADIN KOLLARI BASIN AÇIKLAMASI

Bugün, 1989 yılından bu yana BM tarafından kabul edilen 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Bugünün amacı; dünyanın her yerinde yaşamını zor koşullar altında geçiren, yaşam mücadelesi veren, yoksulluk içinde yaşayan çocukları korumak ve sefaletin, savaşın hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşam mücadelesi veren çocukların koşullarını iyileştirmektir. Türkiye ise 1990 yılında ‘Çocuk Hakları Sözleşmesini’ kabul etmiş ve uluslararası bağlayıcılık kazanmıştır. Ancak bu sözleşme de tıpkı diğer sözleşmeler gibi Türkiye’nin uluslararası bağlayıcılığının olduğu fakat ‘gelir, geçer’ olarak görülen sözleşmelerden biri olarak rafa kaldırılmıştır.

Buluntu: “Mücbir Sebep Uzatılsın, Borçlar Silinsin” Buluntu: “Mücbir Sebep Uzatılsın, Borçlar Silinsin”

Rafa kaldırılmıştır diyoruz çünkü ne 2011 yılında yürürlüğe koyulan 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' olan Lanzarote ne “6284 varken İstanbul Sözleşmesine ne gerek var?”dedikleri 6284, ne de bizleri bugün açıklama yapmamız için buraya toplayan günün bağlayıcı sözleşmesi olan Çocuk Hakları Sözleşmesinin gereklilikleri uygulanmıyor. Gereklilikler uygulanmazken bizler bir avuç toprağın üstüne atıldığı çocukların yasını tutuyor, olay yeri haline getirdikleri bebek küvözleri için mahkeme salonlarındaadalet arıyoruz. Ancak geldiğimiz noktada adalet birilerinin elinde oyuncağa dönüşmüş, çocuk hakları, insan hakları ayaklar altına alınmış, imzacı oldukları bağlayıcı sözleşmelerede tıpkı meclis önergelerine dedikleri gibi ‘HAYIR’ denmiş, ülke acı içindeyken kendileri için her türlü imkanı kullananlar; 5 çocuğu18 kez ziyaret etmelerine rağmen alevlere mahkum etmiştir. Halkın feryadı da isyanı da sarayın kapısından içeri girememiştir.

Bugün geldiğimiz ‘kör’ noktada iktidar; kaybolan çocukların verisini vermeye tenezzül etmezken, sorumlusu olduğu çocuk istismarlarını ve çocuk katliamlarını ‘kınamaktan’ başka bir şey yapmazken, kahkahalarla çocuk istismarlarını araştırmayı reddetmiştir.

Bugün geldiğimiz ‘kör’ noktada iktidar; 22 yıllık acının hesabını vermek yerine ‘hayret bir şey anlayamıyorum’ demiştir. İnanın bizler de hayret ediyoruz. Ancak biz anlıyoruz. Ahmak dediğiniz bu ülkenin her ferdi anlıyor. Sizin neden anlamadığınızı da, çocuk cinayetlerini araştırmaya neden ‘HAYIR’ dediğinizi de anlıyor! Yarattığınız toplumsal çürümenin sebebini de anlıyor; Leyla’yı, Rabia Naz’ı, Oğuz Arda’yı, Müslüme’yi ve sorumlusu olduğunuz binlerce çocuğun kaybını neden unutturmaya çalıştığınızı da anlıyor.

Gelelim iktidarın günlerdir sessizliğini koruyan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanına. 5 çocuğun yangında hayatını kaybettiği gün mecliste nöbetçi Bakandınız. Bu acı durum hakkında tek bir açıklama yapmayıp, makamınıza ziyarete gelen milletvekillerinizi ağırladığınız görseller paylaştınız. Siz ünvanınız olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ifadesinin neresindesiniz? Ne Aile’de ne de Sosyal Hizmette değilsiniz. Olaydan 1 gün sonra ‘Güçlü Aile, Güçlü Toplum, Güçlü Türkiye’ başlığı altında Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Koordinasyon Kurulu’nun ‘İLK’ toplantısını gerçekleştirdiniz. Siz göreve geleli neredeyse 18 ay oldu ve aileyi korumakta, güçlendirmekte şimdi mi aklınıza geldi?

Sayın Özdemir, artık ne aile var ne toplum ne de güçlü bir ülke. Bebekler küvözde öldürüldü, çocuklar yanarak öldü, genç bir kız annesinin gözü önünde vahşice katledildi, küçücük bir çocuğun bedeni küçücük bir köyde 19 gün sonra bulundu, Leyla’ya kıyanların tek bir tanesi bile tutuklu değil ve siz tek bir açıklama yapmadan 18 ay sonra ilk kez toplantı yapıyorsunuz. Siz ülke yangın içindeyken hala tek kelime etmeden Yenidoğan çetesi davasından 1 gün önce Çeşme 7. Olağan İlçe Kongrenizde gülerek poz veriyorsunuz. AK Parti umudun, icraatın, geleceğin adıdır diyorsunuz. Sayın Özdemir, siz icraat derken, 18 kere gittiğinizi iddia ettiğiniz ancak tek bir icraatta bulunmadığınız o evde 5 çocuk YANARAK (!) hayatını kaybetti. Siz gelecek derken geleceği çalınan onlarca bebek küvözdeyken öldürüldü. Çıkmışsınız milyonlarca insanın aklıyla dalga geçercesine hala umut diyorsunuz. Günler sonra İzmir’e gidip yanarak ölen 5 çocuğumuz hakkında tek bir açıklama yapmazken çıkıp“kapsayıcı sosyal politikalarla hizmet sunmaya devam edeceğiz” diyorsunuz. Siz hangi sosyal politikadan hangi hizmetten bahsediyorsunuz? Bizler 18 Kasım’da Bakırköy Adliyesinde bebek katillerinden hesap sorarken siz nasıl bir Aile Bakanı olarak tek kelime etmiyorsunuz?

Sayın Özdemir,

Günler önce, sessizliğinizi ya sorularımıza ithafen bozup istifa etmenizi ya da suskunluğunuzla istifa etmenizi söylemiştik. Suskunluğunuzu korudunuz ancak istifa etmediniz. Şimdi sorularımızı da tekrar soruyoruz, istifanızı da tekrar talep ediyoruz.

Sayın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının yayınladığı 2024 Bütçe Teklifi raporlarından elde ettiğimiz, yani sizlerin verilerine ilişkin sorularımızı makamınızda misafir ağırlamaktan ve ilçe kongrelerine gitmekten fırsat bulup cevaplayacağınızı ümit ediyoruz! İlk olarak, OECD verilerine göre Türkiye’deki 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içindeyken Bakanlığın ‘Çocukların Korunması ve Gelişiminin Sağlanması’ programında sosyal ve ekonomik destek ile ailesi yanında desteklenen çocuk sayısı nasıl 170 bin olmaktadır? Nasılın cevabını bütün ülke yanarak hayatını kaybeden 5 çocuğumuz ile aldı. Ancak sizin cevabınız ne olacak? İkincisi, TÜİK’e göre Türkiye’deki kadın işsiz yüzdeliği %12,4 iken Bakanlığın yoksullukla mücadele etmek adına ‘işe başlama yardımından yararlanan kişi sayısı’ nasıl 120 olmaktadır? Nasılın cevabını bütün ülke kağıt toplamak zorunda kalan bir annenin çocuklarını kaybetmesi üzerine ‘yaşam tarzı’ ile suçlanması bahane edilerek aldı. Ancak sizin cevabınız ne olacak? Üçüncüsü, 2023 yılında Bakanlığın başlangıç ödeneği 150 milyona yakın bir para iken bunun sadece 98.758 milyonu kullanılmış. 2024 yılında ise 334 milyon bütçe teklifinde bulunmuşsunuz. Biz, bu 99 milyona yakın ödeneğin ne kadarının tahtalarla kaplanmış bir evde 5 çocuğunu büyütmeye çalışan bir aileye kullanıldığını onların içler acısı sonunda gördük. Ancak sizin cevabınız ne olacak? Siz bu aile hayatını kaybetmeden önce neredeydiniz? Bu aile 334 milyonun neresinde, siz neresindesiniz? Bahsi geçen 119 bin Türk lirası ne için ve hangi zaman aralığında ödendi?

Ya suskunluğunuzu sorularımıza ithafen bozup istifa edin ya da ülkeyi içinde bıraktığınız yangını görüp suskunluğunuzla istifa edin!

Editör: Akif Arslan