KÖŞE YAZILARI

Deniz Zeyrek: Yanıtı metnin içinde

Deniz Zeyrek: Yanıtı metnin içinde

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, mezuniyet töreninde, yıllardır bir gelenek olarak okunan ancak 2022 yılında yönerge ile kaldırılan metni okuyan Kara Harp Okulu’nun yeni mezun teğmenlerine tepki gösterirken şöyle dedi:

“Siz bu kılıçları kime çekiyorsunuz?”

Teğmenlerin bu soruya yanıt vermesine gerek
var mı sizce?

Yeminlerinde kılıcı kime çektiklerini zaten açık açık söylüyorlar.

Gelin tek tek bakalım:

- Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına el uzatanlara...

- Yüce Türk ulusunun namus ve şerefine el uzatanlara...

- Aziz vatanın bir karış toprağına el uzatacaklara...

★★★

Ülkenin güvenliğini emanet edeceğimiz bir askerin, Ülkenin bağımsızlığına, Milletin namus ve şerefine, Vatanın toprağına el uzatmayı hayal edenlerin karşısına keskin kılıçlarıyla dikilmesinden daha doğal ne olabilir ki?

Şimdi ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve kendisine o açıklamayı yapmasını tavsiye eden danışmanlarına soruyorum:

- Ülkenin bağımsızlığına sahip çıkılmasına mı karşısınız?

- Yüce milletin namus ve şerefine el uzatanlara alkış mı tutmaları gerekiyordu?

- Bu ülkenin bir karış toprağına el uzatacaklara Mehmetçiğin keskin kılıcından başka ne uzatabilirsiniz ki? Gül mü? Ekmek mi?

★★★

Neymiş efendim “Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti” ifadesiyle hükümet hedef alınıyormuş.

İster kabul edin ister etmeyin. Anayasa’nın değişmeyecek, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ikinci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti şöyle tarif edilir:

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

Laiklik, farklı din ve mezheplerden insanların bir arada yaşamasının en büyük teminatıdır.

Laiklik, insanların özgürce ibadet edebilmesinin, özgürce giyinebilmesinin teminatıdır.

Laiklik, farklı inanç sahiplerinin, azınlıkların özgürce yaşamasının teminatıdır.

★★★

Bir de “Başkomutanlık” meselesi var. İktidar mensupları iki üç gündür Cumhurbaşkanı’nın başkomutan olduğundan dem vuruyor.

Doğrudur: Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerine dair 104. Maddesi’nde “Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil eder” ifadesi yer alır.

Sadece Tayyip Erdoğan değil, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan herkes TBMM adına Başkomutanlığı temsil etmiştir.

Ancak şunu da unutmamak gerekir:

Çok partili sisteme geçtiğimizden bu yana o başkomutanların hiçbiri “partili” olmadı. O başkomutanların hiçbiri ülkeyi ve milleti “bana oy verenlerle vermeyenler” diye bölmedi.

Ayrıca hiçbir durum bu ülkenin kurtarıcı ve kurucularından Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ebedi Başkomutan” olduğu gerçeğini değiştirmez.

Atatürk’ün o unvanı 11 yıl boyunca (1911-1922) Trablusgarp’tan İzmir’e kadar cephelerde bilfiil savaşarak kazandığını da unutmamak gerek.

Bu ülkenin silahlı kuvvetlerine mensup subayların Ebedi Başkomutan Atatürk’e bağlılık bildirmesinden daha doğal ne olabilir ki?

★★★

Bugün 9 Eylül.

1922 yılında İzmir’in de kurtarılmasıyla Anadolu’nun bütünüyle özgürleştiği günün yıl dönümü.

102 yıl sonra ülkenin bağımsızlığına, milletin namus ve şerefine, vatanın bir karış toprağına el uzatacak düşmanların (terör örgütlerinin, cemaat ve tarikatların, başka ülkelerin) karşısına keskin kılıçlarıyla dikileceklerine ant içen subaylara sahip olduğumuz için sadece gurur duymalıyız.

Gurur duymuyorsak eğer, onlara tepki gösteriyorsak, safımızı sorgulamalıyız!

www.sozcu.com.tr