Yerel yöneticilik, sadece hizmet üretmek değil; aynı zamanda halkı, basını ve sivil toplum kuruluşlarını kucaklamaktır. İşte tam da bu noktada, Onikişubat Belediye Başkanı Hanifi Toptaş, tüm mütevazılığı ve içtenliğiyle şehrin sorunlarına eğilen, geleceğe dair vizyoner projeleriyle dikkat çeken bir lider olarak öne çıkıyor.
Başkan Toptaş, şehrin dinamiklerini yakından tanımak ve onların fikirlerini dinlemek için haftada iki gün yerel ve ulusal gazetecilerle bir araya gelerek örnek bir iletişim modeli sergiliyor. Bu kahvaltı buluşmalarında basın mensuplarıyla bir “abi-kardeş” sohbeti havasında görüşmek, şehrin sıkıntılarını olduğu kadar belediye çalışmalarını da paylaşmak, onun samimiyetini gösteren en güzel örneklerden biri.
Bu samimi buluşmalar, Onikişubat Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Serhat Gümüş’ün özenle organize ettiği planlama ve denge sayesinde gerçekleşiyor. Gümüş, organizasyonların mimarı olarak, başkan ve gazeteciler arasında adeta bir köprü vazifesi görüyor. Başkan Toptaş, sohbetlerinde belediyecilik anlayışını, şehrin imar planlarını ve dev projelerini içtenlikle paylaşıyor. “Expo, Belediyecilik ve İmar” gibi konularda ileriye dönük konuları planlama ve dönüşüme bağlıyor, yani İmar Planı çok önemli olduğunun altınız çiziyor..
Başkan Toptaş’ın vizyonu, sadece bugünün ihtiyaçlarını karşılamakla kalmıyor, şehri geleceğe taşımayı hedefliyor. Kent mimarisi üzerine getirdiği Sidney Opera Binası örneği, onun hayal gücünün sınır tanımadığını gösteriyor. Ancak Toptaş’ın en takdir edilesi yönü, bu vizyoner projeleri gerçekleştirirken yerel gerçeklikleri göz ardı etmemesi. Yusuflar Mahallesi, “Tekke değişir mi? Hayır, değişmez. Ama planla ve dönüşümle değişir.” diyen Başkan, şehrin modernleşme sürecinde de yerel dokunun korunmasının ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Kentsel dönüşümün sadece binalarla değil, planlama ve sürdürülebilirlik anlayışıyla mümkün olacağını net bir şekilde ifade ediyor.
Elbette depremin yıkıcı etkileri hâlâ çok taze. Başkan Toptaş, bu süreçte yaşadığı zorlukları ve şehrin karşılaştığı sıkıntıları içtenlikle paylaşıyor. Kapıçam Şehir Mezarlığı’nda gördüğü o acı dolu anları unutmadığını ve o an belediyelerin bütçesiyle ilgili düşüncelerini dile getirirken, onun hem insani duygularını hem de liderlik sorumluluğunu hissetmemek mümkün değil. Ancak her zorluğa rağmen, Başkan’ın “Sıkıntı çok ama sıkıntı yok” demesi, onun mücadeleci ruhunun ve kararlılığının bir göstergesi. Nasrettin Hoca’nın meşhur “Sende haklısın” sözüyle durumu özetleyen Başkan, içinde bulunduğumuz sürecin sıradan olmadığını, ancak umutla daha iyiye ulaşacağımızı ifade ediyor.
Bu kahvaltı buluşmaları, sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda Onikişubat’ın daha güçlü bir geleceğe adım atması için Başkan Toptaş’ın samimiyetle inşa ettiği köprülerdir. Bir yandan belediye çalışmalarıyla şehirde büyük adımlar atarken, diğer yandan basının sıkıntılarına çözüm arayan ve onların fikirlerine değer veren bir başkanla karşı karşıyayız. Başkan Toptaş’ın bu liderliği, sadece Onikişubat’a değil, tüm Türkiye’ye örnek olmalı. Çünkü bir şehri geleceğe taşımak, önce o şehrin insanını dinlemekle başlar. Hanifi Toptaş ise bunu büyük bir başarıyla yapıyor.
Göreve gelir gelmez Onikişubat’ın yeniden inşa ve ihyası anlamında depreme dirençli yapı stokları oluşturma, orta hasarlı binaların güçlendirilmesi ve yerinde dönüşüm projelerini hızlandırma noktasında önemli çalışmaları hayata geçirdiğine şahit olduk.
Açtığı Yerinde Dönüşüm Ofisi, Belediye Meclisi'nde karar alıp taban alanı kat sayısını 0,40’dan 0,60’a çıkararak yerinde dönüşüme ilgiyi artırması ve özellikle müteahhitlerin gitmediği kırsal mahallelerde yerinde dönüşümlerin hızlanması adına elini taşın altına koyup projelerini kendi hazırladığı köy evleri için temel atma çalışmalarını başlatması...
İmar konusunda İnşaat Mühendisi olması sebebiyle yaptıkları çok önemli, bir de hedeflerini tam anlamıyla hayata geçirirse Onikişubat'ı deprem şehirlerindeki tüm ilçelerin önünde yıldız gibi parlatacaktır.
Yazımızda toplantıda yer alan değerli gazeteci dostlarımız Ayhan Akyol, Kenan Onaran, Yadigar Jira, Zeki Demir ve Mücahit Dalkara'yı da unutmamak gerekir.
Konuyu bir fıkra ile noktalamak istedim..
Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra:
– Hocam, Allah aşkına söyle, demiş, haklı değil miyim?
Hoca ne yapsın?
– Haklısın, demiş.
Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş:
– Haklı değil miyim?
Hoca:
– Vallahi çok haklısın, demiş.
Adam da sakinleşerek gitmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı bile bu işe şaşırmış kalmış.
– Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?
Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp:
– Hatun, demiş, sen de haklısın!
Çokta uymadı mı ne, daha iyilerinde buluşmak dileğiyle sağlıcakla kalın..
https://www.marasgunebakis.com.tr/