Küresel kültür sarmalında debelenip gidiyoruz

Küresel kültür sarmalında debelenip gidiyoruz



ABDULLAH ŞANLIDAĞ 

İletişim: sanlidagatila@hotmail.com

Modern çağın internet dünyası ve oradan süzülen yapay zekâ, hepimizi savurup duruyor. Dehşet bir kültür emperyalizmi istilası söz konusu.

Sadece biz Müslümanlar değil, bir zamanların devrimci Marksist, liberal, ne bileyim işte, ne kadar fikir üreten akım varsa hepsi de küresel kültür emperyalizminin uşağı olup çıktık. Kitap okumak, düşünüp fikir üretmek, dünyadaki gelişmeleri takip ederek ona bir alternatif sunabilmek gibi bir ortak aklımız ve derdimiz kalmadı. Entelektüel düzey diye bir şey kalmadı. Asrın felaketi diyoruz ya hani, aslında asıl felaketi düşünce dünyamızdaki oluşan fay hatlarında yaşıyoruz. İsmail Kılıçarslan da böyle düşünüyor. Bir makalesinde şunları yazmış: “90’larda Türkiye’ye her zorluğa rağmen hâkim olan düşünsel çeşitlilik kendini küresel kültür endüstrisi eliyle (ve aslında bir miktar da AK Parti iktidarlarının bu küresel kültür dayatmalarıyla mücadele etmeyi hiç aklına getirmemesiyle) “mono” bir şekle büründürdü. Öyle bir noktaya geldik dayandık ki örneğin ne Marksistlerin ne İslamcıların herhangi bir şekilde “faizi ortadan kaldırma ajandası kalmadı. Küresel kültür dayatması, teorik planda bile bu tartışmayı yürüttürmüyor kimseye.

Kasnak boşa dönüyor. İslami devleti fikri evlere şenlik. İnsanı hasletler noktasında da dökülüyoruz. 

Bu yara dikiş tutmaz. Maraş’ın sokaklarında “adam arıyorum adam” diyen pehlül de aslında kaht-ı ricale işaret ediyordu. Yani adam yokluğu, insan yokluğu... Adam çok aslında da, eskilerin tabiriyle “kaht-ı rical” dediği, yetişmiş, donanımlı insan yok. 

2012 yılında Meclis Başkanvekili Mehmet Sağlam’ın genel kuruldaki tartışma sırasında ‘Adamlarınıza oturun deyin’ sözleri tartışmalara neden olmuştu. Milletvekillerinin ‘Bize adam diyemezsiniz’ tepkisi üzerine Sağlam ‘Milletvekili adam değil mi? diye sormuştu. Milletvekili unvanını adamlığa tercih eden CHP, o yıllarda totaliter ideolojisini sürdürmekteydi. CHP’nin 27 yıllık tek adam rejimi 1950’ye kadar sürmüştü. Sonra Menderes’in DP’si karşısında hezimet yaşamış ve bir daha belini doğrultamamıştır. 

İnsanı, hakikati, reformu, adaleti ve kalkınmayı ön plana alan Ak Parti; 2000’li yıllarda bu manifesto ile şaha kalkmış ve 22 yıl boyunca tek başına iktidarını korumuştur. Buraya tekrar döneceğim, önce kaht-ı rical konusunu bir nebze açayım. Nitekim şimdilerde Ak kadrolarda da devlet adamı kıtlığı baş gösterdi. Dipten gelen bir dalga var. Ak Parti, hem kendi içerisinde ve hem de çevresine karşı etki gücünü kaybediyor. Bunun en büyük yansımasını yerel seçimlerde gördük.

Elinden iş gelen yetişmiş insanların kalmadığını ifade etmek için, eskiler kaht-ı rical kavramını kullanırlardı.

“Rical-i devlet” ya da “Devlet ricali” dediğimizde, devlet adamları demiş oluyoruz. “Adam” sözcüğü her ne kadar erkek egemen feodal kültürün bir sonucu olarak neşet etmişse de “adam gibi adam” cümlesinde olduğu gibi, Türkçenin kabul görmüş kelimeleri arasına girmeyi başarmıştır. Ama benim tercihim yine de “yetişmiş değerli insan” cümlesidir. Kaht-ı rical, yani yetişmiş insan kıtlığı sorunu, Osmanlı’nın çöküş sebepleri arasında sayılır. Ak Parti’yi bitirecek olan da kaht-ı ricaldir. Yerel seçimlerde yaşanan hezimet sonrası Ak Parti ciddi manada kendisiyle yüzleşmedi. İki bakan değiştirmenin ve CHP ile birlikte normalleşme adımlarının atılmasının dışında AK Parti, yenilgi nedeniyle yüzleşmedi. CHP; mülteciler, kültür sanat, adalet ve ekonomi gibi konulardan dolayı oy alırken, altyapı-ulaşım, milli güvenlik, dış politika, sosyal yardımlar konusunda da millet, AK Parti’yi tercih etti. Bir zamanlar Ak Parti’yi sürekli birinci parti yapan temel dinamik reformlar, iç ve dış siyasetteki başarı ve yargıdaki adaletti. Ortodoks politikalar dahi ekonomiyi düzeltmeye yetmiyor. Pahalılık kasıp kavuruyor.

Merakımı celbeden husus şu: Neden padişahlar, malikler, devlet adamları, liderler, çevrelerinde konunun uzmanlarını, hukukçuları, bilim insanlarını ve eleştiren insanları istemezler? Yanıldığınızda, yanlış yaptığınızda size yol gösterecek, tavsiyelerde bulunacak insanları çeperinizden uzaklaştırırsanız, bir süre sonra kasnak boşa dönmeye başlar. Etrafınızın yavaş yavaş boşaldığını hissettiğinizde, aslında tek adamlığın hiç de iyi olmadığını anlamış olursunuz. İşte o kritik eşiğe gelip dayandığınızda, iş işten geçmiş oluyor.

Zamanında size yol gösteren, daha iyi olmanız için eleştirenleri “hâin” diyerek uzaklaştırdığınız gün kaybettiniz. Etrafınızdaki “evet efendimci” zümrenin çoğaldığında, işler iyice çığırından çıkar ve her alanda kokuşma başlar. Aslında sarayın dalkavukları korkak ve cahil olurlar. Bilgi yoksunu oldukları için, bağlı oldukları liderlerini de her konuda yanıltırlar.

 Diyojen’in de ifade ettiği gibi, “Suretâ adam çok, fakat sîrette adam yok.” Eğer bu sorunu çözemez isek 2028’de hezimetin ağırını yaşarız.

https://www.yeniakit.com.tr/