Maraş kimsesiz-Maraş sahipsiz!

Maraş kimsesiz-Maraş sahipsiz!

Kahramanmaraş’ın büyükşehir olmadan önceki beldiyse meclis üyelerinden ve belediye başkan yardımcılarından M. Nedim Tepebaşı, Kahramanmaraş’ta haftalık yayın hayatını sürdüren Kahramanmaraş Yorum Gazetesinde “Maraş kimsesiz-Maraş sahipsiz!” diye yazdı. İşte o köşe yazısı:

“Maraş’ı sahiplenen çok fakat Maraş yalnız ve kimsesiz!

Maraş hep kendi kendine yeten bir şehir, yıllardır bu tezi savunurum ve dergilerde kaç kere yazdım ama bizim insanlarımız okumazlar, çünkü biz mahallenin çocuklarıyız! Daha çok olmadı Eşref Şekerli sosyal medyadan, “Havaalanında ailemi bekliyordum, havada hiçbir olumsuzluk yokken uçak inmedi ve Gaziantep’e gitti!” diye yazdı. Cevap verildi mi bilmiyorum, görmedim, herhangi bir açıklama duymadım ama hava şartlarında bir olumsuzluk yokken o uçak neden Gaziantep’e indi, bunun bir sebebi olması lazım! Ben, Fatma Şahin örneğinin verilmesinden de Gaziantep Maraş rekabetinden de hoşlanmıyorum. Komşuyuz nihayet, kıskanacak bir şeyimiz yok! Niçin yapıldı izahına gerek yok, yapıldı mı, yapıldı ama madalyanın da kahramanlığın da esprisi kalmadı. Yıllar sonra usulen verilen sıfatı da bu yüzden kullanmıyorum ya da kullanmak istemiyorum, “Her şeyi büyüklerimiz bilir” teslimiyetçiliği iliklerimize işlemiş, bilir, bilmez ben işin o tarafında da değilim ama orijinalliği bozuldu işin, bu da kabul edilsin lütfen, tevazuunun aşırısı da hoş değil!

Benim Devlet anlayışımda; Devlet, yatırım yaparken doğrusu ne ise onu yapar, falanca istemedi onun için yapmayalım veya falanca şu şekilde yapılmasını istiyor, öyle yapalım demez, diyemez! Peki, uygulama öyle mi? Teferruata girmeyeceğim. “Kahramanmaraş Dosyası” kitabımda, şehir olarak neden geri kaldığımızı, bildiğim ve bazı gördüklerim kadarıyla yazdım. Burada hemen şunu belirtiyim ki; belediyede bulunduğum dönemde tavrım hep Devlet yönetimi anlayışı yönünde olmuştur. Memuriyetim ve siyasi hayatım süresince haksız ve yanlış hiçbir işe taraftar olmadım, kimseyle doğrudan veya dolaylı hiçbir bağlantım olmadı, kimseye arka çıkmadım, haklının hakkını savundum, haksızlığa zerre kadar bulaşmadım ve haksızlığa her zaman karşı çıktım. Mecliste görüşülen konular içinde doğru bulmadığım teklif ve kararların çoğunda, belki de her zaman tek başıma kaldım. Dışarıdan gazel okumak bu memleketin insanlarının çoğunun âdetidir. Maraş’ın hakkını savunurken de hakkı olduğu için savundum, il olarak hakkımız olmayan bir işin peşine düşmedim.

Orada bulunanlar kimdi şu anda hatırlamıyorum, hatırlasam da konuşulanları onlar hatırlar mı veya söylerler mi onu da bilmiyorum. Eski Milletvekili Dr. Cafer Tatlıbal Bey, vefat etmeden bir süre önce, bulunduğumuz bir ortamda, bir konu üzerinde konuşurken, bir ara, sayın bakanın bizzat ismini vererek; “Bakan Bey’e; ‘Sayın Bakanım, biz Kahramanmaraş olarak, havaalanın Narlı’ya yapılmasını istiyoruz!’ dedim. Bakan Bey; “Olmaz” dedi, ben; “Neden olmaz?” dedim, o “Olmaz işte” dedi, o arada bizim milletvekillerinden (ismini söyleyerek) birisi bana; “Bölgesel ayrımcılık yapma!” dedi. Ben ısrarla “Sayın Bakanım, bu olmazın bir sebebi olmalı” dedim, o birden ağzından kaçırdı; “Antep istemiyor kardeşim!” dedi.” Demişti. Bunu niye anlattım? Tartışma açmaya niyetim yok, ancak depremin üzerinden beş ay geçti, hâlâ Maraş yürekler acısı enkaz yığınından bile kurtulamadı! İşler mehter hızıyla; bir sağa, bir sola, bir ileri görüntüsünde yürümektedir. Gazeteci arkadaşlar sağ olsunlar durmadan yazıyorlar ama Maraş seması toz bulutundan bir türlü kurtulamıyor. Her taraf toz toprak içerisinde, yıkılacak binalar aynen mehter marşı hızında ilerliyor. Yıkım yapılırken de ihale şartnamesinde olduğu söylenilen sulama işi ya yapılmıyor ya da doğru düzgün yapılmıyor ama devlet bunun parasını ödüyor! Bakın, Temmuz ayına geldik, şunun şurasında kışa ne kaldı, beş ay geçti, beş ay sonra da kış gelecek, durum ortada! Yıkılacak binalar ne zamana kadar yıkılıp bitirilecek, enkazları ne zaman kaldırılacak?

Uzatmamak için bazı konuları sonraya bırakıyorum! Hoş gelmişler, hoş gelsinler, başımız üstünde yerleri var, her gün bir bakan, bir yetkili geliyor şehre, gerçekten güzel bir uygulama ama yapılan bir şeyler var mı, belki de ben bilmiyorum ama henüz ferahlatıcı bir şey yok ortada!

Şehir, baraka konteynır kondu şehri oldu, gecekondu bile bu kadar düzensiz olamaz, gecekondu evlerini bile insanlar yaşamlarına uygun bir şekilde yaparlar, gecekondu konteynırlar öyle mi, insanın baktıkça yüreği sıkılıyor. Tamam, anladık, deprem affetmiyor, yıkıyor, talan ediyor, çürük zeminlere binalar yapılmış, sorumluları kimse, kim suçluysa yargı bulsun, işlemini yapsın ama imar edilecek yerlerde ne yapılacaksa, nerden başlanılacaksa, şehirde yaşayanların da görüşleri alınarak, yapılması gerekenler bir an önce yapılsın ama bunlar yapılırken de şehir kasabaya döndürülmesin! AFAD’ın kurduğu konteynırlarla şehircilik anlayışına göre çarşı olmaz, sonra bu kulübeler yakın zamanda kalkacağa da benzemiyor, eğer yerinde dönüşüm yapılacaksa bir an önce planlanmalı ve yapımına başlanmalı değil mi? Eğer yetkililerin kafasında başka planlar varsa onu bilmek de bu şehirde yaşayan insanların hakkı değil mi?

Çeşitli yorumlar, rivayetler var, sebebi nedir, niçin ya da kimler için eski adıyla köylere binalar yapıldığını duyuyoruz, yazılanlardan okuyoruz, şehir neden köylere taşınmaya, bölünmeye, küçültülmeye çalışılıyor, anlaşılmaz bir durum! Fay hattı merkez kabul edilirse, depremin 300_400 km bir daireyi kapsayacağı belirtiliyor ki o zaman Maraş dâhil son depremi yaşayan illerin tamamen boşaltılması gerekir ki bu da eşyanın tabiatına aykırıdır. O zaman yapılacak iş bellidir, deprem olma riski dikkate alınarak yapılaşma olması gerekir. Zaten binlerce insan başka illere yerleşmiş ya da yerleşme planları yapmaktadır yani şehir kendiliğinden veya yetkililerin tutum ve davranışlarından dolayı küçülme eğilimine girmiştir.

Belirsizlikler bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır; evleri, işyerleri yıkılan mülk sahiplerinin mülkiyet hakları nasıl sonuçlandırılacaktır? Bu insanlardan çoklarının bir ömür biriktirdikleri tasarrufları ne olacaktır, bütün bunlar çözüm beklemektedir. Çevre Şehircilik Müdürlüğü’nün kararsız ve sorumluluktan kaçan tavırları belirsizliği artıran ayrı bir konudur, raporlarla ilgili nerede ki sızlanmayan, şikâyet etmeyen yoktur. Raporlarda bir tutarsızlık olmasına rağmen çözüm olarak mahkeme gösterilmektedir. Depremden çıkmış insanlar bu kadar yükü kaldıramazlar. Çok kişide gördüm, çok kişi hakkında da unutkanlık yaşandığını duydum, insanların moralleri bozuk, işi arsızlığa vuranlarla, fırsatçılık yapanlarla toplum yaşantısı ve yapısı değerlendirilemez. Birçok apartman ve işyeri sahipleri mahkeme sonucu beklemektedir. Beş ay sonra yani kış geldiğinde insanların perişanlığı ayyuka çıkacaktır. Bu belirsizlikler acilen çözüme kavuşturulmalıdır.

Ülke ekonomik sıkıntılar yaşarken bir taraftan da yeni kurulacak şehirlerden söz ediliyor, ilçeler bölünürse, şehrin bir kısmı da köylere taşınırsa bu şehrin hâli ne olacak, hayatın akışı ne yönde olacaktır?

Bunlar yapılaşmayla ilgili sorunlardır, bunların arkasında bekleyen daha derin yaşam sorunları vardır.

Birçok arkadaşın söylediği gibi şunu da söylemeliyim ki; her gün bir Bakan veya bir yetkili gelse de Maraş gerçekten sahipsiz ve garip.”

Tepebaşı’nın bu yazısı 6 Temmuz 2023 tarihinde Yorum Gazetesi’nde yayınlanırken, yazarın kişisel Facebook sayfasında da yer alıyor.