BAHTİYAR MEMMEDOV (News.Az)
ABD ile gerginlik tırmanıyor - RÖPORTAJ
Batı Asya coğrafyası son yıllarda küresel güçlerin ve bölgesel aktörlerin çıkarlarının kesiştiği dinamik bir bölgeye dönüştü. Bu bölgede, özellikle Suriye ve Türkiye çevresinde, çatışmalar, askeri operasyonlar ve diplomatik gerginlikler daha da yoğunlaştı.
Şu anda ABD'nin Suriye'deki askeri stratejisi, Kobani'de yeni bir askeri üs inşa edilmesi ve bu gelişmelerin Türkiye ile ilişkileri nasıl etkileyeceği konusunda aktif tartışmalar yaşanıyor. Batı Asya Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mahmut Yardımcıoğlu, News.Az'e verdiği röportajda, ABD-Türkiye gerginliğinin bölgesel istikrar üzerindeki etkisini, Kobani'de askeri üsler kurmanın uzun vadeli sonuçlarını ve bu gerginliğin Rusya ve İran gibi aktörleri nasıl etkileyebileceğini değerlendirdi. Prof. Yardımcıoğlu ayrıca, Türkiye-Suriye ilişkilerinde yeni bir dönemin başlama potansiyelinin bölgesel durumu nasıl değiştirebileceğine dair görüşlerini paylaştı.
- Kobani'de ABD askeri üssü kurmanın amacı nedir? Bu adım bölgesel gerginlikleri nasıl etkileyebilir?
- Kuzey Suriye coğrafyası artık büyük güçlerin Türkiye ile rekabet ettiği yeni bir "satranç tahtası" haline geldi. ABD, 2018'den beri Suriye'nin kuzeyi olan Kobani olarak bilinen bu bölgeye aktif olarak silah sağlıyor. Kuzey Irak, Kuzey Suriye ve Güneydoğu Türkiye'yi tek bir varlıkta birleştirme fikrini görüyoruz ve nihai hedefi bu üç özerk bölgeyi tek bir birleşik devlet benzeri oluşuma dönüştürmek. ABD, bu teorik fikirleri pratiğe geçirmek için gerekli her adımı atıyor.
Türkiye'nin bugüne kadarki kararlı duruşu bu amaçların gerçekleştirilmesini ve uygulanmasını engelledi. Bu durum Türkiye ile ABD arasında örtülü bir mücadeleye yol açtı. ABD, bölgede Türkiye'ye karşı hareket ederek NATO ortaklığının ilkelerine tamamen aykırı davrandı ki bu ne yazık ki böyle bir ittifaka yakışmayan bir davranış.
On yıldan fazla bir süredir, Amerikan askeri danışmanları, Türkiye'ye düşman olan bu bölgedeki etnik ayrılıkçı grupları aktif olarak desteklediler. Türkiye, bu konuyu Dışişleri Bakanlığı ve başkanlık yönetimi düzeylerinde defalarca gündeme getirdi, ancak ABD tüm endişeleri görmezden gelmeye devam ediyor ve üzücü bir şekilde tek bir adım bile geri çekilmeyi reddediyor. Bu noktada diplomatik mücadele kaçınılmazdır. ABD, PKK veya YPG harflerinin kombinasyonlarıyla etiketlenen ayrılıkçı yapılara devlet olma niyetinden vazgeçmediği ve onları desteklemeyi bırakmadığı sürece, Türkiye ile çatışma devam edecektir. Bu çatışma, silahlı çatışmalar da dahil olmak üzere çok daha sert bir çatışmaya dönüşebilir.
Dahası, Afrika'dan itilmiş ve uzun süredir bu bölgeyle ilgilenen Fransa'nın, PKK/YPG ve SDG militanlarıyla ortak faaliyet gösteren askeri birliklerini konuşlandırarak Kobani'de ABD'ye katılmasına tanık olabiliriz. Fransa'nın da Türkiye ile hesaplaşması gereken kendi hesapları var.
- ABD'nin kararı Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkileri nasıl etkileyecek?
- Bunun Türkiye ile Suriye'nin yeni liderliği arasındaki ilişkileri nasıl etkileyeceğinden bahsedecek olursak, Suriye'nin yine Türkiye'nin tarafını tutacağını varsayabiliriz. Bugün sözde yeni bir Suriye liderliği varsa, bu büyük ölçüde Türkiye'nin ciddi ve özverili desteği sayesinde var. Olayların nasıl gelişeceğini göreceğiz.
Yeni Suriye liderliği ile Türkiye arasında Kobani ve bu ayrılıkçı gruplarla ilgili konularda büyük bir anlaşmazlık olmayacağına inanıyorum. Hem Suriye hem de Türkiye için bu silahlı gruplar toprak bütünlüğünü baltalayan güçlerdir.
- ABD neden YPG'ye hava savunma sistemleri, zırhlı araçlar ve diğer ekipmanlar sağlıyor?
- ABD'nin YPG'ye desteği dün başlamadı. Terör örgütü PKK, resmen "kara listelerden" çıkarmak ve ona bir meşruiyet görüntüsü vermek için önce YPG, sonra da SDF olarak yeniden adlandırıldı. Bu nedenle ABD uzun zamandır bu gruplara hava savunma sistemleri, insansız hava araçları, ağır silahlar ve diğer askeri teçhizatı serbestçe tedarik edebiliyor. Bu birlikleri eğitmek ve donatmak için askeri danışmanlar gönderildi. Genel tahminlere göre bu grupların toplam sayısı yaklaşık 120.000'e ulaşıyor. ABD ve bazı Batılı ülkelerin desteğiyle Kuzey Suriye'de yarı devlet bir varlık oluşturmak üzere eğitiliyorlar.
Türkiye söz konusu olduğunda, ona düşman olan tüm yapılar birlikte hareket edebiliyor. ABD ile Rusya'nın veya örneğin ABD ile İran'ın Türkiye'ye karşı hareket etmek anlamına geliyorsa yakın dost gibi davranabildiğini gördük. Bu birçok kez gözlemlendi.
Türkiye bu süreçleri gayet iyi biliyor ve ayık bir zihinle değerlendiriyor. ABD bölgedeki çeşitli ayrılıkçı oluşumları -ister YPG, ister SDG, ister PKK olsun- desteklediği sürece Türkiye kendisini Washington ile gerçek ve hararetli bir çatışmanın içinde bulabilir. Türkiye'nin göz yummaya niyeti yok. Türkiye için bu kendi varoluş meselesidir. "NATO içinde ittifak"tan söz edilmesi veya diplomatik formaliteler Türkiye'yi bu oluşumları ortadan kaldırmaktan alıkoyamaz.
- Türkiye'nin "Kürt öz savunma güçleri" silahlarını bırakmazsa askeri operasyon düzenleme uyarısı ne kadar ciddi?
- Kuzey Suriye'de kendilerine "Kürt öz savunma güçleri" diyen terör grupları silahlarını bırakmazsa Türkiye onlara "demir yumruk" ile baskı yapmaya devam edecektir. Türkiye kesinlikle Suriye'nin yeni liderliğiyle uyumlu hareket edecektir. Ankara şu anda sürekli tehditlerden bıkmış durumda ve olası kayıplara veya sonuçlara bakmaksızın gerekli adımları atmaya hazır. Bu adımları yakın gelecekte göreceğiz.
Ahmed Eş-Şaran başkanlığındaki yeni Suriye liderliği, herhangi bir nedenle YPG ve SDG'ye karşı gerekli önlemleri alamazsa veya almakta yavaş davranırsa, Türkiye açıkça desteklediği Suriye Milli Ordusu (SNA) aracılığıyla bu oluşumları ortadan kaldıracaktır. Türkiye, bu grupları Fırat'ın doğu kıyısına geri püskürtmek için yeterli güce sahiptir. Bu tür gelişmelerin ilk işaretlerini şimdiden görüyoruz. Suriye Milli Ordusu ile YPG/SDG arasındaki çatışmalarda, ikincisinin önemli kayıplar verdiğine dair bilgiler var. YPG/SDG'nin bazı bölgelerde tankları ve diğer zırhlı araçları var, ancak Türkiye Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusu durumu kontrol altında tutuyor ve uygun önlemleri alıyor.
Ayrıca rollerde belirli bir bölünme görüyoruz. Suriye'nin kıyı kesimlerinde ve Şam yakınlarında, HTŞ (Hay'at Tahrir al-Şam) grubu tarafından eylemler gerçekleştirilirken, PKK sorunu diplomatik düzeyde ele alınıyor. Bu arada, Suriye Milli Ordusu sahada şiddetli çatışmalar yürütüyor ve bu çatışmalar gelecekte yoğunlaşabilir.
ABD, Türkiye'nin bu konuda ne kadar kararlı olduğunu anlamıyormuş gibi davranıyor. Ancak gayet iyi biliyorlar ve sadece bilmezlikten gelmeyi seçiyorlar. Öyle ya da böyle, ilk hedef YPG/SDG'yi Fırat'ın doğusuna geri püskürtmek, sonra da onları o bölgeden tamamen temizlemek. ABD bir ortak arıyorsa, bölgedeki tek gerçek güvenilir müttefiki Türkiye olabilir.
Türkiye'nin onayı olmadan 120.000 kişilik bir silahlı grupla bölgeyi kontrol etmeye çalışmak, başarısızlığa mahkum anlamsız bir hamledir. Orta ve uzun vadede, Ankara'nın onayı olmadan bu bölgede hiçbir proje uygulanamaz.
- Türkiye, yeni Suriye liderliğine güvenmesine rağmen neden askeri üs kurulmasına karşı çıkıyor? Buradaki mesaj nedir?
- Türkiye'nin pozisyonu, Ankara'nın çıkarlarını korumayı ve bölgedeki stratejik avantaj kaybını önlemeyi amaçladığına dair ciddi bir uyarıdır. Yeni Suriye liderliği büyük ölçüde Türkiye'nin desteğiyle oluşturulmuş olsa da Ankara, onu tam olarak kontrol etmediğini ve potansiyel olarak dış güçlerin etkisi altına girebileceğinin farkındadır. Türkiye, Suriye topraklarında ABD ve diğer yabancı oyuncuların askeri üslerinin kurulmasına karşı çıkarak bölgesel dengeyi korumayı ve ulusal güvenlik tehditlerine karşı kendini güvence altına almayı amaçlamaktadır.
Ankara bu şekilde, "Türkiye ile koordinasyon sağlamadan hiçbir dış gücün bu coğrafyada uzun vadeli planlar yürütemeyeceği" yönünde açık bir mesaj göndermektedir. Türkiye, herhangi bir dış aktörün kalıcı askeri varlığının bölgeyi istikrarsızlaştırabileceğini ve kendi konumunu zayıflatabileceğini anlamaktadır.
Bu aynı zamanda yeni Suriye liderliğine bir mesajdır: Türkiye'nin yardımıyla kurulmuş olmasına rağmen, Ankara'nın çıkarlarına aykırı hiçbir faaliyete müsamaha gösterilmeyecektir. Bu kararlı duruş, Türkiye'nin bölgede uzun vadeli istikrar ve güvenliği sağlama arzusunu yansıtmaktadır. ABD, YPG ve SDG'yi desteklemeye devam ederek, esasen Türkiye'nin "kırmızı çizgisini" aşıyor, çünkü Türkiye, Washington'ın müttefik olarak kendi tarafında kalması gerektiğine inanıyor. Tüm bunlar, ABD'ye örtülü bir uyarı niteliğinde: Türkiye, çıkarlarını korumak için gerekli tüm adımları atmaya hazır ve dış aktörlerin planlarına boyun eğmeyecek.
Sonuç olarak, bu Türkiye'nin bölgedeki askeri ve siyasi gücünü koruduğunu ve kendi güvenliğini riske atmayacağını gösteriyor.
- ABD'nin Irak'taki üssünü terk edip Kobani'de yeni bir üs kurma kararı, küresel aktörlerin bölgeye bakışını nasıl değiştirebilir? Rusya ve İran'ı nasıl etkileyebilir?
- Türkiye'nin yeni Suriye liderliğini oluşturmadaki etkisi, başta Rusya ve İran olmak üzere birçok ülkede endişeye yol açtı. Türkiye'nin bu kadar ileri görüşlü ve sessiz adımlar atmasını, askeri, diplomatik ve diğer yapıları koordine etmesini kimse beklemiyordu. Ancak bugün bu stratejinin oldukça başarılı bir sonucunu görüyoruz.
Doğal olarak Rusya ve İran bundan memnun değil ve aksini beklemek için de bir neden yoktu. Devletlerin ebedi düşmanları veya dostları yoktur, sadece çıkarları vardır. Türkiye Cumhuriyeti, tarihi kimliğinden ve koruması altındaki yaklaşık on milyon Suriyeli mülteciye ilişkin sorumluluğundan yararlanarak, adil olduğuna inandığı bir adım attı.
Rusya, İran, ABD, Birleşik Krallık ve İsrail'in Ankara'nın eylemlerini onaylamaması genel olarak anlaşılabilir bir durumdur.
- Türkiye ile ABD arasında Suriye meselesi konusunda yaşanan mevcut gerginliğin nihai sonucu ne olabilir? Ve Kobani'de üs inşa edilmesi bölgedeki uzun vadeli istikrarı nasıl etkileyecek?
- Eğer amaç bölgede barışı sağlamaksa, ABD, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği, Türkiye'nin anahtarı elinde tuttuğunu anlamalıdır. Türkiye ile ABD arasında Suriye konusunda var olan gerginlik, Türkiye onay vermediği sürece Washington'ın istediği gibi sona eremez. Suriye'de Ankara'nın onayı olmadan hiçbir senaryoyu uygulamak imkansızdır ve kesinlikle onun iradesine aykırı olamaz.
Amerikalı stratejistler bunu anlıyorlar, ancak sonuç alma umuduyla adımlar atmaya çalışıyorlar. Ancak bu girişimler başarısızlığa mahkumdur. ABD hiçbir zaman güvenilir bir müttefik gibi davranmadı: Tarihe bakıldığında, işler zorlaştığında, genellikle 180 derecelik bir dönüş yaparlar ve müttefiklerini sorunlarla yalnız bırakırlar. Aynı şey Kobani'de de olabilir. Amerika'nın arkasına saklanan PKK savaşçılarının (şimdiki adıyla SDF ve YPG) hedeflerine ulaşma şansları gerçekten yok. Büyük olasılıkla, bunu fark edecekler - ancak çok geç ve yüksek bir maliyetle.
KAYNAK: https://news.az/
https://www.marasposta.com/foto-galeri/suriyede-ankaranin-onayi-olmadan-hicbir-senaryo-mumkun-degil