Yiğit Emir Ahi’nin Değerli Çocuk Edebiyatı Yazarı Gülsevin Kıral ile Söyleşisi

Okurlarımıza sizi tanıtmak isteriz. Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Eskişehir’de doğdum. Üsküdar Amerikan Lisesi’nden mezun olduktan sonra lisans ve yüksek lisans derecemi Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden aldım. Sınai Yatırım Bankası’nda on sekiz yıl çalıştım. Çocuklarımı büyütürken onlara okuduğum kitaplarla çocuk edebiyatını ne kadar çok sevdiğimi hatırladım. Bu dönemde yazdığım birkaç öykü ve şiir Kırmızı Fare Çocuk Edebiyat Dergisi’nde yayımlandı. Daha sonra yayınevlerinin ve Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin açtığı yarışmalara katıldım. Tudem Yayınevi’nin açtığı yarışmada masal kategorisinde mansiyon kazandım. Bu dosya daha sonra Günışığı Kitaplığı tarafından Berber Pire Tellal Deve ismiyle kitaplaştırıldı. Bu Yayınevi’nin açtığı dedektif romanı yarışmasında Ablamı Nereye Kaçırdılar isimli dosyamla birincilik aldım. Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin Sulhi Dölek adına açtığı yarışmaya iki öyküden oluşan dosyamla katıldım ve kazandım. Bu dosya da Günışığı Kitaplığı tarafından Gizli Formül Hangi Zarfta ismiyle yayımlandı. Halen Günışığı kitaplığı tarafından yayımlanan yedi roman ve iki öykü/şiir kitabım var.

Çocukluğunuzda kitaplarla aranız nasıldı?

Her zaman okumayı çok sevdim. İlkokul döneminde Kemalettin Tuğcu kitaplarını çok okuduğumu hatırlıyorum. Ortaokul ve lise döneminde okulumun zengin kütüphanesinin tadını çıkardım.

Mesleğiniz mi sizi çocuk edebiyatına yönlendirdi? Meslekte on dört yılını doldurmuş biri olarak Türkiye’de çocuk edebiyatının gelişimini nasıl yorumlarsınız?

Ekonomi ve bankacılık çok uzak alanlar olmasına rağmen, sanırım çocuk edebiyatına er ya da geç yönelecektim. Benim tecrübem biraz geçoldu. İlk kitabım Ablamı Nereye Kaçırdılar 2006 yılında yayımlandı, sayenizde hesapladım, bu alanda on dokuz yılımı doldurmuşum. Türkiye’de çocuk edebiyatının gelişimini çok olumlu buluyorum. Günışığı Kitaplığı gibi yalnızca çocuk edebiyatına yönelik nitelikli kitaplar basan bir yayınevinin yanı sıra büyük yayınevleri de bu alana özel ilgi gösteriyor. Yıllar içinde içeriğin ve baskı kalitesinin arttığını gözlemleyebiliyorum.

Ancak ne yazık ki, konu çeşitliliği açısından batı ülkelerinin çok gerisindeyiz. Birçok konu bizde hâlâ tabu kabul ediliyor, okullar ve veliler kendilerince sakıncalı buldukları kitapları almamak/okutmamak yerine şikâyet edip yasaklanmasını isteyebiliyorlar. Bu yoğun sansür baskısı maalesef oto sansürü de beraberinde getiriyor.

Yiğit Emir Ahi'nin Eda Gizem Güllü İle Röportajı Yiğit Emir Ahi'nin Eda Gizem Güllü İle Röportajı

Bir çocuk kitabında nelere dikkat edilmelidir?

Yukarıdaki soru ile bağlantılı olarak iyi bir kitabın çocuğu “çocuk” yerine koymaması gerektiğini söyleyebilirim. Bizde pek çok kitap çocukları eğitmek, onlara bir şeyler öğretmek amacı ile yazılıyor, steril karakterle ilerliyor; hata yapmayan yetişkinlerle, büyüklerinin sözünden çıkmayan çocuklarla dolu kitaplar rafları dolduruyor. Bir yetişkin, edebiyattan haz almak için okurken, bu keyif çocuklardan esirgeniyor, ellerine ille de onları şekillendirecek metinler tutuşturuluyor, çocuğun bir kitaptan çok boyutlu kazanımlar elde edebileceği unutuluyor. Oysa çocuk çok iyi bir gözlemci. Karşılaştığı, gördüğü kişilerin kitaplarda okuduklarına benzemediğini görüyor, onlardan sakındığınız konuları yetişkin sohbetlerinden, televizyonlardan işitiyor. Anlayamayacağını sandığımız konularla zaten karşı karşıya gelmiş ya da sezmiş oluyor. Bu yüzden çocuğu örselemeden, incitmeden, bazı kavramlarla, kurgularla ilk karşılaşması olabileceğini göz ardı etmeden yazmak koşuluyla çocuk kitaplarında her türlü konunun işlenebileceğinidüşünüyorum. Yeni fikirler, farklı bakış açıların çocuğun gelişimine büyük katkı sağlayacaktır.

Ben kitaplarımı yazarken işleyeceğim konuyu, zihnimi meşgul eden, anlatmak, üzerinde düşünmek istediklerim arasından seçiyor, daha sonra bunu çocuğa nasıl aktarabilirim diye düşünüyor, yukarıda değindiğim sakıncaları ortadan kaldıracak yollar arıyorum. Örneğin Suriye savaşı ve sığınmacılar sorunundan duyduğum rahatsızlık beni Umut Sokağı Çocukları’nı, maalesef hep rast geldiğimiz zorbalık ve hoyratlık akran zorbalığını konu aldığım Belalı Dörtlü’ye Karşı’yı, toplumdaki kutuplaşma, ötekileştirme ve karşımızdakini çok kolaylıkla suçlama durumumuz ise Kayıp Defter’i yazmaya itti.

Çocuk kitaplarında hikâye kadar bir önemli unsur da resimlerdir diyebilir miyiz?

Resimli çocuk kitapları için böyle söyleyebiliriz, ancak hitap edilen yaş ilerledikçe kitapta resmin ağırlığı azalıyor. İleriki yaşlarda da mangalar, çizgi romanlar çocuğu cezbediyor.

Son kitabınız Ecmen Takımı’ndan söz edebilir misiniz?

Ecmen Takımı’nı yazma dürtüm uzun süredir zihnimi meşgul eden adil bölüşüm konusuydu. Bu kavramın çocuk dünyasındaki karşılığı olarak, sınıfın tümünün gitmeye can attığı ama ancak yarısının gidebileceği bir İtalya gezisi, bir Erasmus programı kurguladım.  Kimin seçileceğini belirleyecek adil yöntem nedir, ortak bir amaç etrafında nasıl toplanılabilir gibi konuları çocukların dikkatine sunmak istedim. Kitaptafen öğretmenleri çocuklara her şey elinizde olsa, ne icat etmek isterdiniz diye sordu. Çocuklar Erasmus programına seçilebilmek için bu temadan yola çıkarak bir halk sağlığı programı geliştirdilerve Eczacı ile Süpermen’in karışımından buna Ecmen ismini verdiler. Çocuklar bir yandan projeyi geliştirir veteknolojinin insan hayatına etkilerini tartışırken, bir yandan da yazdıkları öykülerle geleceklerini hayal ettiler, kurguladılar.

Yakında bizlere duyuracağınız bir kitap var mı?

Üzerinde çalıştığım bir kitap var, ancak kısa sürede sonuçlandırabileceğimi zannetmiyorum.

Çalışmalarınızda başarılar dilerim.