-Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz ?
-1 Kasım 1951 Nazilli (Aydın) doğumluyum, 14 yaşında Hürriyet Haber Ajansı (HHA) muhabiri oldum. Kısa süre içinde, AA-THA-AK AJANS-Günaydın-Milliyet Gazetesi vb. gibi zamanın büyük gazete ve haber ajanslarında görev yaptım. İlk şiir kitabımı askere gitmeden önce ''Yalnızlıklar Benimdir'' ismi ile çıkardım, ne yazık ki hiç ilgi görmedi desem olur. Askerliğimi yaptıktan sonra Nazilli Sümerbank Bez Fabrikası'na girdim ama burada da istediğimi bulamadım. 8-9 ay sonra buradan da istifa ettim, basın yayın çalışmalarına başladım. Yenipazar İlçesi'nde Efe Gazetesi'ni, Kuyucak İlçesi'nde Hizmet Gazetesi'ni. Bozdoğan İlçesi'nde ise Fısıltı Gazetesi'ni yayınladım, 1980 ihtilali olduğu zaman resmi ve yarı resmi ilanlar kesildiği için gazetelerin yayınlarını durdurdum. Kitap yayınlamaya başladım, ilk 9 kitap şiir kitabı idi. Hiç birisi satmadı, 10.kitaptan sonra il ve ilçeleri tanıtan kitaplar yazmaya başladım. Bu kitapların satışı iyi idi ama paralarını başkaları yediği için 17 kitap çıkarmama rağmen 5 kuruş kazanamadım, toplam kitap tirajı 50.000'de kaldı. Hayat hikayemi ve bibliyoğrafyamı uzun bir çalışmadan sonra eksik de olsa zar zor tamamlayıp,
https://edebiyatdefteri.com/siir/1602053/sair-kerim-ozbekler-in-hayat-hikayesi-ve-bibliyografyasi.html şeklindeki web sitesinde yayınladım. Burada her konu yıllara göre tarih sırasına göre verilmiştir, bu bibliyoğrafyadan gazeteci-yazar-şair-edebiyatçılar başta olmak üzere herkesin yararlanabileceğini tahmin ediyorum.
-“İlk kitap”, hem yazar hem yayınevi açısından birlikte yeni bir yola çıkma heyecanını taşır. Siz, “ilk kitap” olgusuyla ilgili neler söylemek istersiniz ?
-Ben ilk kitabımı yayınladığımda sevinmedim değil, ilk sevincimi şu şekilde yaşadım. Denizli'nin Sarayköy İlçesi'nde sık sık yanına gidip geldiğim İlhan Sun isimli bir matbaacı ve gazeteci abimiz vardı, aramızda oldukça fazla yaş farkı da vardı. Ben o sıralar HHA muhabirliği yapıyordum ama şiirde yazıyordum, bir gün kendisine şiir kitabı çıkaracağımı ifade ettim. 16 sayfalık şiir kitabını 1.000 liraya basacağını ifade edince bir Cumartesi günü kendisine şiirlerimi teslim ettim, hiç unutmuyorum ''Sarayköy'ün Sesi'' isimli bir gazete çıkarıyordu haftada bir, bana da gönderiyordu. Pazartesi günü gelen gazetenin bir tarafına ''Kitaplar Basıldı.'' diye yazmış, gidip kitapları aldım geldim ama maalesef hiç birisi satılmadı desem iyi olur. Bundan kendime hiç ders çıkaramadım, arka arkaya 8 tane daha şiir kitabı bastım, hepsi de fiyaskoyla sonuçlandı.
-Mesleğiniz mi sizi yazarlığa yönlendirdi ?
-Ben çok küçük bir yaşta bu işin içine girdiğim için, haber-yazı ve şiirlerimi gönderdiğim yayın organlarında yayınlanması beni sevindiriyordu. 14-15 yaşlarında bir çok yayın organlarında yazı ve şiirlerim çıkıyordu, bunları o zamanlar mektupla gönderiyordum. HHA'dan aldığım para ile bunları finanse ediyordum, Türkiye'nin dört bir tarafındaki gazetelere ve edebiyat dergilerine yazı ile şiirlerimi ulaştırıyordum. Askere gidinceye kadar belki 200-300 farklı gazete ve dergide eserlerim yer alıyordu ama bunların bana nasıl bir sonuç getireceğini bilemiyordum. Sonunda bir gün ancak kitap yazarsam maddi bir sonuca kavuşabileceğimi anladım ama bastığım 9-10 kitap hiç para kazanmayınca yanlış yaptığımı anladım. Türümü, araştırma kitaplarına çevirdim. Bir yıl sonunda kitap paralarını toplamaya başladım, bu seferde o zamanlarda yüzde 100-150 civarında seyreden enflasyon para kazanmamı engelledi. Her şeye rağmen girdiğim yoldan dönmedim, yola devam ettim. Yazı yazan birisinin bu yoldan dönmesi çok zordur, ben hala aynı güzergahta gitmeye devam ediyorum.
-Yazdığınız kitapların raflarda yerini aldığını görmek nasıl bir his ?
-Ben bu hissi çok yaşadım, çok keyifli bir olay ama beni en çok sevindiren olay ise İstanbul Beyazıt'ta gerçekleşti. Benim kitaplarım genellikle Ege Bölgesi ile İç Anadolu bölgesi'nde yaşayan kişilerin alıp okuyacağı kitaplar, uzatmayalım bir gün İstanbul'a gittiğimde Beyazıt'ta bulunan ve işportada kitap satan kişileri ve kitapları inceliyordum. Bir baktım, benim yazdığım ''Aydın ve İlçeleri'' isimli kitabı yerde gördüm. Satıcıya bu kitabın yazarı olduğumu, bu tezgaha nasıl düştüğünü sordum. Birisi gelip bir bağ bıraktı dedi, durumu anlamakta gecikmedim. Turgut Özal zamanında vergiler yükseltilmişti, bazı esnaflar sık sık dükkan kapatıyordu. Benim kitapları bir çok kitapçıya konsinye bırakıyordum, yani ''Kitaplarımı sat, parasını sonra öde.'' diyordum. O sıralar dükkan kapatanlar arasında kitapçılarda yer alıyordu, kitapçı satamadığı veya elinde kalan kitapları gelip böyle yerlerde paraya çeviriyordu ama bu para bana dönmüyordu. Zaten adam iflas etmiş oluyordu, bulunduğu kenti terkediyordu. Ben, bu tür olayları fazlasıyla yaşadım.
-En sevdiğiniz kitabınız hangisidir ?
-Yazdığım bütün kitapları severim ama yazmış ve yayınlamış olduğum kitapların arasında bulunan ''Muhteşem Bir Eser''i dünyanın bir çok yerine bile postalamıştım, bu yerlerden bir çok teşekkür mektubu aldım. Lakin Almanya Cumhurbaşkanı'ndan aldığım bir mektup çok ilginçti, Almanya'ya yerleşirsem bana maddi ve manevi destek vereceklerini izah ediyordu. Bu mektuba cevap vermedim, bir başkası olsa çoktan uçardı. Eserin içinde o zaman ki devlet görevlilerinin fotoğraflı hayat hikayeleri-bazı yazar ve şairlerin hayat hikayeleri-bazı ülkelerin birer sayfalık kısa tanıtımları-yazı ve şiir yayınlayan gazete ile dergilerin isim ve adresleri yer alıyordu, almanak türündeki bu eseri daha sonraları bir çok kuruluş yayınlamaya başladı.
-Kitap uyarlamalarının sinemaya aktarılması hususundaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz ? Kitaplarınızı beyaz perdede görmek ister misiniz ?
-Sinema filmlerinin bir çoğu zaten hikaye ve romanların senaryo şekline getirilmesi ile meydana getiriliyor, benim kitaplarımda sinemaya uyarlanacak Yörük Ali Efe ile Demirci Mehmet Efe gibi efelerin kısa hayat hikayeleri var. Yörük Ali Efe'nin hayat hikayesini yazan Sabahattin Burhan ile Demirci Mehmet Efe'nin kitabını yazan İbrahim Kiraz'ın 4'er ciltlik bu konuda yazdıkları 2.000 sayfayı geçen eserleri mevcut. Demirci Mehmet Efe'nin filmi çevrildi ama hem yazar ve hem de film yapımcısı bu işten para kazanamadı, Kiraz'a da film yapımı teklif edildi ama anlaşılamadı. Bu 2 yazara da kitapları yazarken ben bazı dökümanlar verdim, bunlar da kitaplarında bana teşekkür ettiler. Benim kitaplarım sinemaya uyarlanacak nitelik taşımıyor, zaten sinemaya uyarlanacak hikaye ve roman yazmak için vaktim de olmuyor. Kitaplarının konusunu sinemada görmek isteyen çok sayıda yazar olduğunu biliyorum ama o kitaplara senaristler ulaşamaz, bu işlerde çok para döndüğü için senaristler genellikle İstanbul'da tanıdıkları yazarların eserlerini sinemaya aktarıyorlar.
-Beş yıl içinde ulaşmak istediğiniz hedefleriniz nelerdir ?
-Benim 5 yıl içinde ulaşmak istediğim bir hedef yoktur, çünkü yazının her dalında faaliyet göstermiş birisi olarak bundan sonra vefat edinceye kadar bütün gazeteci-yazar-şair-edebiyatçı vb.gibi kişilerin yaptığı çalışmaları birbirlerine veya kamuoyuna duyurmak için arada sırada yayınladığım ''Basın Yayın Sanat Edebiyat Şiir Dünyası'ndan Kısa Kısa Duyurular'' isimli bülteni sürdürmek istiyorum. Bir de olursa son yazdığım dörtlüklerden müteşekkil bir eser yayınlamak istiyorum, bunu da zaten ücretsiz olarak gazeteci-yazar-şair ve edebiyatçılara ücretsiz dağıtacağım.
-Son olarak neler söylemek istersiniz ?
-Herkese, hayatının bir döneminde gazetecilik-yazarlık yapmalarını tavsiye ederim. Hem çevre edinmek, hem de bilgi sahibi olmak için bunu çok gerekli görüyorum. Ben zaten yıllardır bu konuda faaliyet gösteren birisiyim, gazeteci ve yazarların çok olduğu yerde demokrasi gelişir.
Vakit ayırdığınız için teşekkür eder, çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.