Gazeteci mi, savcı mı; bir karar verilse..
AKİF ARSLAN
YERİ GELDİKÇE
Kusura bakmayın ama, bazı kimlikliler, mesleği iyiden iyiye kötülüyor. Hiç bir iş yapamayanlar artık soluğu gazetecilik te alıyor. Buna da artık “gün aydın” demenin zamanı geçti..
Bildiğim, öğrendiğim iddia makamı (savcılık) ile gazetecilik farklı farklı işlerdir. Birinde yıllarca okul okuyup diploma almak gerekir ve devlet yargısının görev vermesi gerekir. Diğerinde ise okula mokula gerek yok. Aldın eline kalemi ya da fotoğraf makinesini oldun bir gazeteci. Üstelik gazeteciliği yaparken, kendince savcılık da yaparsan duayen olursun.
Hele hele son yıllarda sosyal medya üzerinden yapılan gazetecilik olayı da farklı modeller geliştiriyor. Sahibi olduğun sosyal medya hesabı üzerinden aklına edeni yazarsın. “Ben gazeteciyim” yutturmasıyla da Çaka satarsın.
İddia makam sahipleri “gazeteciyim” diyenler karşısında susunca da essahtan gazeteci doğuyor.
Bakın şimdi:
“Dam üstünde un eler” ifadesi bir türkü sözüdür. Burada bir iddia var mıdır? Evet vardır. Damın üstünde un elendiği iddia ediliyor. Eleyen kim, bilinmiyor. Gerçi türküye göre, tombul memeli biridir.
Yani..
“Evlerinin önü bulgur sokusu” türküsünde de “Yel estikçe gelir yarın kokusu” ifadesini bilmezsen bir iddia olarak kalır ilk sözler.
Haydi çık işin içinden.
Adam diyor ki sosyal medya üzerinden “Memleketin değerlerine değer vermediğimiz sürece, değerlere sahip çıkıp eserleri ayağa kaldıracak mimarları çok ararız” diyor.
Bana göre bu bir iddiadır. Memleketin değerleri nelerdir? Değerlere sahip çıkıp eserleri ayağa kaldıracak mimarlar mıdır yalnızca..
Okuyunca kendi kendime bir teke zorlatması dinlemek geçiyor içimden “Ovalar ovalar engin ovalar. Ovada yayılır tülü mayalar. Dağdan gel yarim dağdan. Gel geç bizim o yoldan. Sen aşıksın ben yangın anen bilmeyor haldan bahçalarda badılcan ben askere yazılcam askerden gelip bile ben Kezben’e sarılcam..”
Devamı ve türkünün aslı için Sümer Ezgü’yü YouTube’den bulabilirsiniz.