ABDULLAH ŞANLIDAĞ

İletişim: [email protected]

Yaşım itibariyle 80’lerden beriyi biliyorum. Çocukluk yıllarımda Tercüman Gazetesi çıkardı. Gazeteyi bayiden alır, matbaa kokusuyla okumayı severdim. O yıllarda da siyaset çok güçlü ve siyasetçi de toplum mühendisliği yapardı. 

Rahmetli Turgut Özal ve merhum Necmettin Erbakan hoca müstesna bir kişilikti. Tabi internetin henüz olmadığı bir yıllardan bahsediyoruz. Dolayısıyla siyaset, siyasetçi ile birlikte medya, askeri vesayet ve paranın baronları gündemi belirlerdi. O dönemde medya daha güçlüydü ve hükümet kurup yıkmada belirgindi. 

Yaşı 40’ın üzerinde olanlar bilir. Seçim arifesinde bütün liderler bir masa etrafında toplanır, karşılıklı tartışırlardı. Çok zaman siyasetçiler gazetecilerin çapraz soruları karşısında terler, renkten renge bürünürdü. Malum medya patronunun ülkenin başbakanını pijamayla uğurlaması hadisesi meşhurdur. Sadece TRT’nin olduğu yıllarda gazeteciler ve vesayet güçlüydü. Siyaset, vesayet ve medya belirlerdi gündemi. 

Bir gece yarısı darbe yapan asker, ilk iş olarak TRT’yi ele geçirir ve hem radyosundan ve hem de televizyonundan demokrasiyi askıya aldıklarını duyururlardı. Şunu söylemeye çalışıyorum: Derin devletle o günün medyası iç içeydi. 

Çaplı atılmış bir manşet, sadece siyaseti değil, tüm ülkenin gündemini belirlerdi. Peki, tüm bunlar demokrasi ve ifade özgürlüğü adına mı yapılıyordu? Elbette hayır. Bunun adı düpedüz medya vesayetiydi. Derin devletin medyası da diyebiliriz. Elbette o dönemlerde de kalemini satmayan, namuslu gazeteciler vardı. 

Siyaseti ve siyasetçiyi iktidarsız kılan bir medya gücü vardı. Milleti temsil eden siyaset kurumunun üstündeki egemen güç, derin devlet ve medyaydı. Siyasetçinin karar becerisi ve gücü o yıllarda iğdiş edilmişti. 

Toplumu dini yönden Asaf Sallabaş, Yaşar Nuri Öztürk ve Zekeriya Beyaz gibi adamlar terbiye ederdi. Bu adamların toplumda hiçbir karşılıkları olmadıkları halde medya bunları pazarlardı. Dinin tepesindeki gardiyan da yine medyaydı. 2000’lere doğru geldiğimizde medya bu gücünü yavaş yavaş kaybetmeye başladı.

Artık sahnede internet ve dijital bir dünya var. Gazete, medya patronu ve vesayet sepetlenmek üzeredir. 

AK Parti ile birlikte yeni bir siyaset anlayışı doğdu. Vesayet ve statüko bir süre daha direndi ama siyasetin gücü karşısında pes etti. Askeri vesayet bitirildi. Medya patronlarının defteri dürüldü. İnternet ve dijital yayıncılık basılı medyayı ve televizyonu bitirdi. Sinema çoktan ölmüştü. Gazeteciliğin formatı değişti. 

Dijitalizm sayesinde sosyal medya ağları oluştu. Artık her birey yayıncı oldu. Herkes kendisini sosyal medya üzerinden ifade etmeye çalışıyor. Bazı önemli olayları gazeteciden daha hızlı bir şekilde sosyal medyaya servis eden troller var. Yani hepimiz dijital bir değişim ve dönüşümün içerisindeyiz. Bugün TRT başta olmak üzere tüm özel kanalların dijital sosyal medya ağları var. Televizyonların ayakta kalması, sosyal medya ağlarını iyi kullanmalarına bağlı. Okur ve izleyicilerini bu şekilde kaybetmeden korudukları müddetçe ayakta kalırlar.

www.yeniakit.com.tr/