*Merhaba, öncelikle âdettendir sorulur, kimdir Semiha Babaoğlan Baysal?
09.03.1972 tarihinde Osmaniye’de doğdum. Eğitim hayatımın üniversiteye kadar olan bölümü Mersin’de geçti. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı okumak üzere Ankara’ya geldim. Öğretmen olarak Mardin, Diyarbakır gibi şehirlerde çalıştıktan sonra son yirmi sekiz yıldır Ankara’da yaşıyorum. İki erkek çocuk annesiyim. Hali hazırda Ankara’da bir okulda edebiyat öğretmenliği yapıyorum. Çeşitli edebiyat dergilerinde yazıyor, öğrencilerimle okulumun süreli yayın olma hakkını kazanan edebiyat dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapıyorum.
İki tane kolektif kitap ve bir tane de kendi öykülerimin olduğu kitabım var. Ayrıca Aralık 2024’te yayınlanan kolektif çocuk masalları kitabında bir masalımla yer aldım. Yine 2024 Kasım ayında Okudukçasevelimçoğalalım adındaki kitap kulübümle kitap eleştirilerinden oluşan bir kolektif kitap çıkardık. Edebiyat alanında üretmek, öğrencilerimi ve altı yıldır yürüttüğüm emekli okuyuculardan oluşan kitap kulübümü paydaşlarım olarak sürece katmak ve hep birlikte edebiyat dünyasının içinde olmak beni çok mutlu ediyor.
Aynı zamanda Ankara’da Çayyolu Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği’nin başkan yardımcılığı ve birkaç edebiyat dergisinde düzenli olarak yazma görevlerini de sürdürmekteyim.
*İlk olarak ne zaman ben kitap çıkarmalıyım dediniz?
İşin doğrusu uzunca bir süre kitabım olmalı ben de kitap çıkarmalıyım diye hiç düşünmedim. Pandemi döneminde eve kapanma süreci beni çok etkilemişti. Bu dönemi yaratıcılığımı geliştirerek en az zararla geçirmem gerektiğini fark ettim. Yaratıcı yazarlık ve film okuma gibi konularda birçok çevrimiçi çalışmalar belirledim. Düzenli olarak bu derslere girmeye karar verdim. Ev işlerinin dışında günümü bu çalışmalara göre planlamayı görev edindim. Görev derken; çok keyifliydi. Çünkü aynı zamanda üretiyordum. Bu dönemde okumaya daha çok zaman ayırabilmiştim. Beliz Güçbilmez Hocamızın da dediği gibi “Yazmak Tersine Mühendislik “tir. Önce okuma gerektirir. Hem yazıp hem okuyordum. Yazdıklarım birikiyordu. Dediğim gibi öykülerimi ve denemelerimi kendime saklıyordum. Cesaretim yoktu açıkçası.
*Sizi yazmaya yönlendiren kimseler var mıydı?
Yönlendiriciliğini yaptığım bir kitap kulübüm var. Altı yıldır belirlediğimiz kitapları okuyor soruşturuyoruz. Pandemi döneminde dahi ara vermedik. Çevrimiçi çalıştık. O dönemde de yazıyordum. Bir kitapta okuduğum ya da duyduğum, beğendiğim etkileyici cümleleri hemen defterime yazar ve metin oluşturmaya çalışırdım. Yani beni yazmaya iten duyduğum ya da okuduğum o güzel cümlelerdi. Yazdıklarımı okuyan tüm arkadaşlarım, ailem öykülerimi çok beğenirler ve övgüler düzerlerdi. Onlar öykülerimin güzel olduğunu söylerken ben çok heyecanlanır, inanamazdım. Ancak bu motive edici beğeniler kalemime güç verirdi. Belki de beğenilere layık olma hevesiyle daha da çok çalışırdım.
*Kitaplarınızın karakterlerini oluştururken nelerden esinlendiniz?
Sait Faik Abasıyanık, Tomris Uyar, Suat Derviş, Fatma Aliye, Fürüzan, Sevgi Soysal hemen bir çırpıda aklıma gelen en sevdiğim yazarlar arasında. Yaşam öyküleri beni çok etkilemiştir. Hepsi de topluma, doğaya ve kadına karşı duyarlı yazarlar. Benim hikâyelerim de doğayı, kadını, çocuğu anlatır. Bir erkeği de anlatabilirim. Ancak hayatın bir yerinde olmaları ve anlatacak, gösterecek tecrübeleri olması en önemli şartım. Okuyana da bu tecrübeleri fark ettirmeleri gerekiyor. Yargılamadan ve gelenekçilikten hep kaçıyorum. Bazen tekinsizlik ya da aykırılık görüyorum öykülerimde. Metinde geçen bir diyalogda bir nesnede. Ancak bunun için bir çaba harcamıyorum, kendiliğinden oluyor. Bu durum benim çok hoşuma gidiyor. Okuyucularımdan gelen dönütlerden onların da bu aykırılığı sevdiğini anlıyorum.
*Yazar hikâyenin neresinde durmalı?
Bir hikâyenin yapı unsurları vardır. Zaman, mekan, olay, durum ve karakter gibi. Yazar bu unsurları kurgulayan kişidir. Sadece bu kadar. Bana göre bir öyküde yazar, tüm okuyanların görebileceği veya göremeyeceği yerde olmalıdır.Öbür türlüsü romantiklik olur.
*Öykülerdeki nesneler çağrışımları bakımından kurguyu yönlendirmeli midir?
Nesneler de karakterler kadar önemlidir. Bazen bir bakarsınız bir nesne tek başına öyküyü almış götürmüş. İnsana ait duygular nesneler aracılığıyla dile getirilebilir. ÇANTA adlı öyküm geldi aklıma:Bir dilenciyi anlatırken “çanta”bir nesne olarak öykünün ta kendisiydi.
Size göre öykü hayatın neresindedir?
Ben bu öyküyü yaşadım mı yazdım mı yoksa okudum mu diyebileceğim kadar hayatla çakışmalıdır.
*Biraz da kitap kulübünüzden bahseder misiniz?
2019 yılında küçük bir grup olarak kuruldu. Adımız herkesi şaşırtıyor: Okudukçasevelimçoğalalım. Sözcükler özellikle bitişik. Birbirine dokunan bu harfler, kenetlenirken aydınlanmanın, aydınlanırken sevmenin ve böylece çoğalmanın ifadesidir. Zaman zaman yazar sohbetleri, film okumaları da yapıyoruz. Düzenli olarak her ay buluşuyoruz. Sezon başında kitap listemizi belirliyoruz. Her ay bir kitap tahlili yapacak şekilde program yapıyoruz. Kulüp kurallarımız var. Hepimizin birbirinin fikirlerine saygı duyması kuralı başattır.Kasım 2024’te, okuduğumuz kitapların eleştirilerinden oluşan bir kolektif kitabımız çıktı. Kısacası artık yazma çalışmalarını da ekledik. Bundan sonra yaratıcı yazma çalışmaları ve okumayı beraber götürmeyi planlıyoruz.
*Edebiyat ile ilgili katıldığınız dernek etkinlikleri var mı?
Ankara, kültür, sanat ve edebiyat şehri. Fırsat buldukça bu alanda etkinliklere katılıyorum. Ayrıca düzenliyorum da. Edebiyat öğretmeni olarak bir lisede çalışmaktayım. Okulumda öğrencilerle kurduğum ekiple ÜMİTLİYİZ adında bir edebiyat dergisi çıkarıyoruz. Yakında yedinci sayısı çıkacak. Öğrenciler öykü, deneme, makale, eleştiri, küçürek öykü, şiir gibi türlerde yazıyor ve hep beraber metinler üzerinde çalışıyoruz. Öğrencilerin yeteneklerini değerlendirmek, üretmelerine yardımcı olmak benim için çok gurur verici.
*Güzel ve keyifli bir sohbetti. Son olarak yeni yazmaya başlayanlar için neler söylemek istersiniz?
Benim için de çok keyif vericiydi.
Çok okumalıyız. Bir defterimizin olması önemli.Defter sizinle her yere gitmeli.Akşam yatarken de başucunuzda, kitabınızın yanında olmalı.Şimdilerde pc’ye yazmak daha kolay geliyor.Ancak kalem tutarak yazmanın bir sihri var.Sizi alıp götürüyor. Defterlerine duydukları ve etkilendikleri cümleleri yazmak onları düşünmeye itecektir.Düşündüklerimizi yazmak, cümlelere aktarmak insanın kendini ve başkalarını tanımasının ve öyküleri oluşturmasının en güzel yöntemlerindendir.Öykü insandır, hayattır…
.
*Vakit ayırdığınız için teşekkür eder, çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.
Rica ederim. Öykülerde buluşmak dileğiyle…