Bekâretin Kilidi

Bekâret kavramı, kadın bedenine el değmemişliği anlatır.

Bekâret nereden gelmektedir?

Tarım kültüründe hâkim olan imparatorluklar döneminde tüm toprakların sahipleri Batı'da Lordlar Doğu′da Ağalar idi. Kadınlar ağalarına ait olmayı ilk gece hakkıyla yaşamaktaydılar.

Kadınların bu istekleri krallar ve imparatorlar tarafından da kabul görürdü. Bu istek tüm dünya da tarım toplumlarının bir geleneği halini aldı. Ağa'nın ve Lord′un ilk gece hakkını koruma ve evlenecek olan kızın el değmemiş olduğunu nasıl anlayacaktı?

Tabi ki, bekâret yoluyla. Derebeylerin kadınlara sahip olma arzusu olan bekâret kavramı, töre ve gelenekler dışında tek tanrılı dinlerde evlenilecek kişiye saklamasını emretmiştir. Erkeğin kadını sahiplenmesi, paylaşmaması yaşamımızda da kabul görür. "Kendimi evleneceğim erkeğe saklıyorum". "Evlenirsem olması gerekir" sözlerinde olduğu gibi. " Bekâret yaşamımızı şekillendirmekte. 21.yüzyılda önemini korumakta. Bakire biriyle evlenme isteği erkeklerin büyük çoğunluğu için önem taşımakta.

Erkekliğin her alanda iktidar kavramı kabul görülmesi, Kadınlığın ise zayıflık; hatta utançla eş anlama geldiği bu anlayış, aileden başlamak üzere toplumun tüm kurumlarına yerleşmiş köklü hiyerarşik düzenin de temel taşını oluşturmaktadır.

Güçlü erkeklik, erkeğin yalnız kadın üzerinde kurduğu egemenliği değil kendi hemcinsleriyle olan ilişkisini de tanımlamaktadır. Erkekler cinsellikleriyle güçlü erkek olgusu çerçevesinde tanışmakta. Erkekler için bir ihtiyaç olmakla beraber gücü simgeleyerek, gurur vesilesi olarak tanımlanmaktadır. Hatta erkeğin onuru olarak söylenmektedir.

Kadınlar cinselliği evlilik gecesine kadar yaşamayacak ve hissetmeyecek ve üzerinde konuşmayacaktır. Bu durum kadının cinsel organını da yok sayacaktır. Namusun en önemli ve somut ifadesi orada bulunan zardır. Kadın vücudunun kilididir. Kadın evleneceği erkeğe el değmemiş beden sunarsa erkek iktidarının devamını sağlayacaktır. Erkek egemen anlayışında erkeklerin evlilik dışındaki kadınlarla olan yakın ilişkilerini olumsuz bir şekilde anlamlandırması da kadını birer nesne konumuna getirir. Bu anlayışı sinema sahnesine taşıyan hollyowood yapımları cinsellik konusunda yanlış ilişkiler göstererek erkek egemenliğine dayalı cinselliği metalaştırarak sunmaktadır.

Tıp bilimi de bekaret kavramını tanımlayan zarın, ergenlik dönemine kadar vücudu enfeksiyonlardan koruduğunu ancak; bu dönemden sonra hiç bir işlevi kalmayan bir oluşum olarak tanımlamaktadır. Bazen de doğumla da yırtıldığını söylemektedir. Toplumumuzda kızlık zarının ilk ilişkide yırtılacağı beklentisi bulunmaktadır. İlk ilişkide kanaması gerçekleşmeyen fakat bakire olan kadın suçlu duruma düşürülerek ve haklılılığını ispat etmesi istenmekte. Bekaretini kanıtlama yoluna giden kadın ciddi psikolojik sorunlar yaşayabilmekte.

Bekaret kontrolleri de erkek egemen toplumlarda, erkeklerin, genç kadınların bedenlerini ve yaşamlarını kontrol etme ve baskı altına almak için kullandıkları bir araçtır.

Kızlık zarı ve bekarete yüklenen anlam nedeniyle kadınların cinsel yaşamlarını da olumsuz etkilemektedir. Bu anlamla yetişen kadın cinselliğe karşı korku ve kaygıları da beraberinde getirmektedir.

Yapılması gerekenler ise, eğitim alanında çocuklarımızın cinsel yaşam hakkında bilgi sahibi olmaları sağlanarak; özgür, bağımsız kişiler yetiştirilmesi amaçlanmalıdır. Erkek egemen anlayışındaki kadın bedenine bakış açısından vazgeçmek. Duygu ve düşüncelerle beraber bedenlerin paylaşımı. Sahiplenme düşüncesinden sıyrılmak. Yazımızı Can Yücel′in "Bağlanmayacaksın" şiirinin dizeleriyle noktalayalım.

İlla bir şeyleri sahipleneceksen, çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi,  ayı, yıldızları... Mesala kuzey yıldızı,senin olacak. O benim diyeceksin.

ÖZGÜR KARAKAYA