25
Hucurât Sûresi
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Ey iman edenler! Allah ve resulünün önüne geçmeyin, Allah’a itaatsizlikten sakının! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir. ﴾1﴿ Ey iman edenler! Seslerinizi peygamberin sesinden daha fazla yükseltmeyin, birbirinize bağırdığınız gibi ona bağırmayın; sonra farkında olmadan amelleriniz boşa gider. ﴾2﴿ Allah resulünün yanında seslerini alçaltanlar var ya, işte onlar, Allah’ın kalplerini takvâ hususunda sınadığı kimselerdir. Onlar için büyük bağışlanma ve büyük bir ödül vardır. ﴾3﴿ Odaların dışından sana seslenenlerin çoğu kuşkusuz düşünemiyorlar. ﴾4﴿ Sen yanlarına çıkıncaya kadar sabredip bekleselerdi elbette kendileri için daha iyi olacaktı. Yine de Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir. ﴾5﴿ Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın. ﴾6﴿ Bilin ki Allah’ın elçisi aranızdadır. Birçok durumda o sizin dediklerinizi yapsaydı işiniz kötüye giderdi, fakat Allah size imanı sevdirdi ve onu gönlünüze sindirdi; inkârcılığı, yoldan çıkmayı ve emre aykırı davranmayı da size çirkin gösterdi. Allah tarafından bahşedilmiş bir lutuf, bir nimet olarak doğru yolu bulmuş olanlar işte onlardır (bu vasıflara sahip olan sizlersiniz). Allah her şeyi bilmekte, yerli yerince yapmaktadır. ﴾7-8﴿ Eğer müminlerden iki grup birbiriyle kavgaya tutuşursa hemen aralarını düzeltin; ikisinden biri diğerinin hakkına tecavüz etmiş olursa -Allah’ın emrine geri dönünceye kadar- haksızlığa sapanlara karşı savaşın; dönerlerse aralarındaki anlaşmazlığı adaletle çözüme bağlayın ve herkese hakkını verin. Allah hakkı yerine getirenleri sever. ﴾9﴿ Müminler ancak kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin, Allah’a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız. ﴾10﴿ Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin; zira onlar kendilerinden daha iyi olabilirler. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler; çünkü alay edilenler edenlerden daha iyi olabilirler. Biriniz diğerinizi aşağılamayın, birbirinize kötü ad takmayın. İman ettikten sonra fâsıklıkla anılmak ne kötüdür! Günahlarına tövbe etmeyenler yok mu, işte zalimler onlardır. ﴾11﴿ Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü bazı zanlar günahtır. Gizlilikleri araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın; herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Tabii ki bundan tiksindiniz! Allah’a itaatsizlikten de sakının. Allah tövbeleri çokça kabul etmektedir, rahmeti sonsuzdur. ﴾12﴿ Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır. ﴾13﴿ Bedevîler, “İman ettik” dediler. Şunu söyle: “Henüz iman gönüllerinize yerleşmediğine göre, sadece boyun eğdiniz. Bununla beraber Allah’a ve resulüne itaat ederseniz yaptığınız hiçbir şeyi boşa çıkarmaz; Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” ﴾14﴿ Müminler ancak, Allah’a ve resulüne iman eden, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad eden kimselerdir. İçleri dışları bir olanlar işte bunlardır. ﴾15﴿ De ki: “Allah göklerde ve yerde olanları bildiği halde Allah’a dininizi öğretmeye mi kalkışıyorsunuz! Allah her şeyi bilmektedir.” ﴾16﴿ Boyun eğmelerini sana bir iyilik yapmış gibi gösteriyorlar. Onlara şöyle de: “Boyun eğmenizi bana yapılmış bir iyilik saymayın. Eğer samimi iseniz (bilmelisiniz ki) sizi imana yöneltmekle asıl Allah size lütufta bulunmaktadır. ﴾17﴿ Allah göklerin ve yerin gizlisini bilir. Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir. ﴾18﴿
Kâf Sûresi
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Kāf. Şanı yüce Kur’an’a yemin olsun! ﴾1﴿ Kâfirler, içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar da, “Bu tuhaf bir şey, öldükten ve toprak olduktan sonra mı (dirileceğiz)? Bu olmayacak bir dönüş!” dediler. ﴾2-3﴿ Yerin onlardan neyi eksilttiğini (çürüttüğünü) bilmekteyiz; bizde her şeyi saklayan bir kayıt vardır. ﴾4﴿ Ayrıca bunlar gerçeği kendilerine geldiğinde hemen yalanladılar; tam bir tutarsızlık içindeler. ﴾5﴿ Üstlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Hiçbir kusuru olmaksızın onu nasıl kurduk, nasıl süsledik. ﴾6﴿ Yeryüzünü de düzledik, üzerine sarsılmaz dağlar yerleştirdik, orada her türden güzel bitkiler yetiştirdik; ﴾7﴿ Bize yönelen her kula aydınlatıcı ve hatırlatıcı olsun diye. ﴾8﴿ Gökten bereketli yağmurlar indirdik, onunla nice bahçeler ve hasat edilen tahıllar yetiştirdik. ﴾9﴿ Bir de salkım salkım meyvesiyle göğe uzanan hurma ağaçları... ﴾10﴿ Hepsi kullara rızık olsun diye. O yağmurla ölü toprağa can verdik. İşte insanların mezardan çıkışları da böyle olacak. ﴾11﴿ Bunlardan önce Nûh kavmi, Ress ve Semûd halkı, ﴾12﴿ Âd, Firavun ve Lût’un kardeşleri, ﴾13﴿ Eykeliler ve Tübba‘ kavmi de yalanlamışlar, hepsi peygamberleri yalancılıkla suçlamıştı; sonunda onları uyardığım şey başlarına geldi. ﴾14﴿ Düşünseler ya, ilk yaratışta acze düştük mü? Buna rağmen onlar yeni bir yaratma konusunda şüphe içindeler. ﴾15﴿ İnsanı biz yarattık ve elbette içinden geçenleri biliriz; sağında solunda oturmuş iki alıcı (yaptıklarını) alıp kaydederken biz ona şah damarından daha yakınız. ﴾16-17﴿ O hiçbir söz söylemez ki yanında çok dikkatli bir gözetleyici olmasın! ﴾18﴿ Bu durumda iken ölüm sarhoşluğu kaçınılamaz bir gerçek olarak çöküverir. (Ona şöyle denir:) “İşte bu, senin kendisinden kaçıp durduğun şeydir!” ﴾19﴿ Derken sûra üfürülür; işte bu, ceza uyarısı yapılmış olan gündür. ﴾20﴿ Her şahıs, yanında bir sürüp götüren görevli, bir de tanıkla gelir. ﴾21﴿ (Ona şöyle seslenilir:) “Sen bu konuda tam bir gaflet içindeydin, artık gözünden perdeni kaldırdık, şimdi gözün keskindir.” ﴾22﴿ Arkadaşı (melek), “İşte hep beraber olduğum şahıs burada” der. ﴾23﴿ (Ve şu emir gelir:) “Atın cehenneme her inatçı kâfiri! İyiliği engelleyen, hak tanımayan, insanları şüpheye düşüren, Allah’ın yanına başka bir tanrı daha koyan kimseyi, atın onu dayanılmaz azaba!” ﴾24-26﴿ Yandaşı (şeytan), “Rabbim! Onu ben azdırmadım, o kendisi apaçık bir sapkınlık içinde idi” der. ﴾27﴿ Allah şöyle buyurur: “Huzurumda tartışmayın, sizi daha önce uyarmıştım. ﴾28﴿ Bende söz değişmez ve ben asla kullara zulmetmem.” ﴾29﴿ O gün cehenneme “Doldun mu?” diyeceğiz; cevap verecek: “Daha yok mu?” ﴾30﴿ Allah’a itaatsizlikten sakınanlar için de cennet, iyice yakınlarına getirilecek. ﴾31﴿ Ve kendilerine şöyle denecektir: “İşte sizlere; daima Allah’a yönelen, O’nu aklından çıkarmayan, görmediği halde Rahmân’dan çekinip korkan ve samimi bir kalp ile gelen kimseye vaad edilen cennet! ﴾32-33﴿ Oraya esenlikle girin, bu sonsuza kadar sürecek gündür.” ﴾34﴿ Orada istedikleri her şey onlarındır, üstelik katımızda fazlası da vardır. ﴾35﴿ Kendilerinden önce, onlardan daha güçlü olup yeryüzünde şehirler kurarak aralarında gidip gelen nice toplulukları yok ettik. Kurtuluş var mı? ﴾36﴿ Aklı olan veya şuurlu olarak söze kulak veren kimse için bunda büyük ibret vardır. ﴾37﴿ Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı. ﴾38﴿ Resulüm! Sen onların söylediklerini sabırla karşıla; güneş doğmadan ve batmadan önce rabbini övgü ve tesbih ile an. ﴾39﴿ Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından da O’nu yücelterek an. ﴾40﴿ Seslenenin, yakın bir yerden seslendiği gün için dinlemede ol. ﴾41﴿ O dirilten sesi gerçekten işittikleri gün, işte o (ebedî hayata) çıkış günüdür. ﴾42﴿ Biz, ancak biz hayat verir ve öldürürüz, dönüş de elbet bizedir. ﴾43﴿ Yerküre kendilerinden ayrılıp paramparça olduğu gün göz açıp kapayıncaya kadar (o seslenene yöneleceklerdir); bu bizim için çok kolay bir toplamadır. ﴾44﴿ Onların ne dediklerini biz daha iyi biliyoruz. Sen onları zorlamakla görevli değilsin, uyarımızı ciddiye alanlara Kur’an’ı durmadan oku! ﴾45﴿
Zâriyât Sûresi
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Savurdukça savuranlara, yükü taşıyanlara, kolaylıkla akıp gidenlere, işleri taksim edenlere andolsun ki size vaad edilen şey kesinlikle doğrudur ve son yargılama mutlaka gerçekleşecektir. ﴾1-6﴿ Alanları ayrılmış yıldız kümeleri ile dolu göğe andolsun ki siz çelişkili sözler söylemektesiniz. ﴾7-8﴿ Çarpık düşünceli olanlar doğru yoldan başkasına yönelirler. ﴾9﴿ Kahrolası yalancılar, o gaflet içinde yüzen kendini bilmezler, “Hani son yargılama günü ne zaman?” diye sorarlar. ﴾10-12﴿ O gün onlar ateşle sınanacaklar! ﴾13﴿ Tadın bakalım cezanızı! Çabucak gelmesini isteyip durduğunuz işte bu! ﴾14﴿ Allah’a saygısızlıktan sakınanlar ise rablerinin kendilerine verdiklerini alarak cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar. Çünkü onlar daha önce güzel davranışlar içindeydiler. ﴾15-16﴿ Onlar gecenin az bir kısmında uyurlardı. ﴾17﴿ Seher vakitlerinde rablerinden bağışlanmalarını dilerlerdi. ﴾18﴿ Yardım isteyenlere ve yoksullara mallarından belli bir pay ayırırlardı. ﴾19﴿ Sağlam düşünce ve inanç sahipleri için yeryüzünde açık kanıtlar vardır. ﴾20﴿ Hatta kendinizde de. Hiç görmüyor musunuz? ﴾21﴿ Rızkınız ve size vaad edilenler göktedir. ﴾22﴿ Göğün ve yerin rabbine andolsun ki bu, tıpkı sizin konuşmanız kadar gerçek! ﴾23﴿ İbrâhim’in değerli konuklarıyla ilgili kıssa sana ulaştı mı? ﴾24﴿ Onun yanına girdiklerinde “selâm” demişler, o da “selâm” demiş; (içinden) “Hiç de tanıdık kimseler değil” diye geçirmişti. ﴾25﴿ Belli etmeden hemen ailesinin yanına gitti ve (kızartılmış) besili bir buzağı getirdi. ﴾26﴿ Onu önlerine koydu ve “Buyurmaz mısınız?” dedi. ﴾27﴿ Durumlarından dolayı biraz kaygılandı. “Korkma” dediler ve ona derin bilgi sahibi olacak bir oğul müjdesi verdiler. ﴾28﴿ Karısı heyecanla bağırarak alnına vurdu; “Benim gibi yaşlı ve kısır bir kadın ha!” dedi. ﴾29﴿ “Rabbin böyle buyurdu” dediler; “Kuşkusuz hikmeti sonsuz, ilmi sınırsız olan yalnız O’dur.” ﴾30﴿ İbrâhim, “Peki ey elçiler! Sizin asıl göreviniz nedir?” dedi. ﴾31﴿ “Biz” dediler, “Günaha batmış bir topluluğa gönderildik; ﴾32﴿ Haddi aşanlar için rabbinin nezdinde işaretlenmiş balçıktan taşları üzerlerine yağdırmak üzere.” ﴾33-34﴿ Derken, orada bulunan müminleri çıkardık. ﴾35﴿ Zaten orada -bir hâne dışında- Allah’a teslim olmuş kimseler de bulamadık. ﴾36﴿ Ve orada, acı veren azaptan korkanlar için bir işaret bırakmış olduk. ﴾37﴿ Mûsâ’da da (ibretler var). Onu apaçık delillerle Firavun’a göndermiştik. ﴾38﴿ Firavun saltanatı sebebiyle ona karşı çıkmış ve “O, ya bir sihirbaz veya bir mecnundur” demişti. ﴾39﴿ Sonunda -(davranışlarıyla) kendini rezil etmiş olarak- onu ve askerlerini yakalayıp denize attık. ﴾40﴿ Âd kavminde de (ibretler var). Onlara silip süpüren rüzgârı göndermiştik. ﴾41﴿ Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, kül edip savuruyordu. ﴾42﴿ Semûd’da da (ibretler var). Onlara, “Bir süreye kadar faydalanın bakalım!” denmişti. ﴾43﴿ Rablerinin buyruğuna uymayı kendilerine yediremediler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım yakalayıverdi! ﴾44﴿ Yerlerinden bile kalkamadılar ve kimseden yardım da alamadılar. ﴾45﴿ Bunlardan önce yaşayan Nûh’un kavminde de (ibretler var). Çünkü onlar yoldan çıkmış bir topluluk idi. ﴾46﴿ Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz biz genişletmekteyiz. ﴾47﴿ Yeri de biz döşedik; güzel de yaptık! ﴾48﴿ Her şeyden çift çift yarattık, inceden inceye düşünesiniz diye. ﴾49﴿ (Peygamber şöyle dedi:) “Şu halde Allah’a sığının. Şüphesiz ben sizin için O’nun tarafından apaçık bir uyarıcıyım. ﴾50﴿ Allah’ın yanında başka tanrı edinmeyin. Şüphesiz ben sizin için O’nun tarafından apaçık bir uyarıcıyım.” ﴾51﴿ İşte böyle; kendilerinden öncekilere de hiçbir peygamber gelmemiştir ki, “O bir sihirbaz veya bir mecnun” demiş olmasınlar. ﴾52﴿ Sanki nesiller boyu birbirlerine hep bunu tavsiye etmişler! Daha doğrusu onlar sınır tanımayan bir topluluk! ﴾53﴿ Artık onlarla ilgilenme. Bundan dolayı (çağrına uymadılar diye) sen kınanacak değilsin. ﴾54﴿ Ama (alanlar için) öğüt vermeye devam et, zira öğüt inananlara fayda verir. ﴾55﴿ Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım. ﴾56﴿ Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istiyor değilim. ﴾57﴿ Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır. ﴾58﴿ Şu iyi bilinmeli ki haksızlığa sapanlar için geçmişteki benzerlerinin payı gibi bir ceza payı var! Şimdi onu benden acele istemesinler! ﴾59﴿ Başlarına geleceği bildirilen günden dolayı vay o inkârcıların haline! ﴾60﴿
Tûr Sûresi
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Tûr’a, açık sahifeler üzerine yazılı kitaba, beyt-i ma‘mûra, yükseltilmiş tavana, kaynayan denize andolsun ki, rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir; ona engel olabilecek yoktur! ﴾1-8﴿ O gün gök öyle bir sallanıp çalkalanır, dağlar yerinden kopup öyle bir yürür ki! ﴾9-10﴿ İşte o gün vay haline (dini) yalan sayanların! ﴾11﴿ Onlar daldıkları bataklıkta oyalanıp duruyorlar. ﴾12﴿ O gün cehennem ateşine itile kakıla götürülecekler. ﴾13﴿ (Onlara şöyle denecek:) “Yalan sayıp durduğunuz ateş işte bu! ﴾14﴿ Peki bu bir sihir mi? Yoksa görmüyor musunuz? ﴾15﴿ Girin oraya! Artık sabretmişsiniz etmemişsiniz, sizin için farketmez. Çünkü sadece yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz.” ﴾16﴿ Allah’a saygısızlıktan sakınanlar ise, rablerinin kendilerine verdiğiyle mutluluk bularak cennetlerde ve nimetler içinde olacaklardır. Rableri onları cehennem azabından da korumuş olacaktır. ﴾17-18﴿ (Onlara denecek ki:) “Yaptıklarınızın karşılığı olarak, sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak âfiyetle yiyin için.” Ayrıca onları güzel gözlü eşlerle evlendireceğiz. ﴾19-20﴿ İman eden, soylarından gelenlerin de aynı iman ile kendilerini izledikleri kimselerin yanlarına bu zürriyetlerini katacağız; bununla birlikte kendi amellerinden de bir şey eksiltmeyeceğiz. Herkes kendi yapıp ettiğinin hesabından kendisi sorumlu olacaktır. ﴾21﴿ Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol veririz. ﴾22﴿ Orada karşılıklı kadeh alıp verirler, ama o içecek ne saçmalamaya yol açar ne de günah işlemeye. ﴾23﴿ Sedeflerinde saklı incilere benzeyen genç hizmetçileri etraflarında dönüp dururlar. ﴾24﴿ (Cennettekiler) birbirlerine dönüp sorarlar: ﴾25﴿ “Doğrusu biz” derler, “Daha önce yakınlarımız arasındayken için için bir korku taşımaktaydık (değil mi?) ﴾26﴿ Şimdi ise Allah bize lütfuyla muamele etti de bizi kavurucu azaptan korudu. ﴾27﴿ Elbette biz bundan önce yalnız O’na yalvarıyorduk. Şüphesiz ihsanı bol ve çok merhametli olan da yalnız O’dur.” ﴾28﴿ Sen öğüt vermeye devam et; rabbinin lütfu sayesinde sen asla ne bir kâhinsin ne de bir mecnun. ﴾29﴿ Demek onlar, “O bir şairdir; zamanın sillesini yiyeceği günü bekliyoruz” diyorlar öyle mi? ﴾30﴿ De ki: “Bekleyin bakalım, ben de sizinle birlikte beklemekteyim!” ﴾31﴿ Bunu onlara akılları mı emrediyor yoksa onlar azmış bir topluluk mu? ﴾32﴿ “Onu kendisi uydurmuştur” diyorlar öyle mi? Hayır hayır; inanmıyorlar. ﴾33﴿ Eğer doğru sözlü iseler onun benzeri bir söz getirsinler. ﴾34﴿ Acaba onlar bir yaratıcı bulunmadan mı yaratıldılar, yoksa yaratıcı kendileri midir? ﴾35﴿ Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yaratmışlar? Hayır hayır! Onlar bir türlü idrak edip inanmıyorlar. ﴾36﴿ Yoksa rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa her şeye egemen olan onlar mı? ﴾37﴿ Yoksa onların, üstüne çıkıp gizli şeyleri dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? Eğer öyleyse, içlerinden dinleyen biri açık bir kanıt getirsin. ﴾38﴿ Kızlar O’na, erkek çocuklar da size öyle mi? ﴾39﴿ (Resulüm!) Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da, onlar bunun ağırlığı altında mı eziliyorlar? ﴾40﴿ Ya da gayb bilgisi kendilerinin yanında da onlar (buradan alıp) mı yazıyorlar? ﴾41﴿ Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Ama asıl tuzağa düşecek olanlar inkârcıların kendileridir! ﴾42﴿ Yoksa onların Allah’tan başka bir tanrıları mı var? Allah onların yakıştırdıkları ortaklardan tamamıyla münezzehtir. ﴾43﴿ Gökten bir kütlenin düşmekte olduğunu görseler, yine de “Bunlar üst üste yığılmış bulutlar” derler. ﴾44﴿ Artık dehşete kapılacakları gün ile yüzyüze gelinceye kadar onları kendi halleriyle baş başa bırak. ﴾45﴿ Kurdukları planlar o gün kendilerine hiçbir yarar sağlamayacak ve kendilerine yardım eden de olmayacak! ﴾46﴿ Şüphesiz o zulmedenlere bundan başka (dünyada başlarına gelecek) bir azap daha var; fakat çoğu bunu bilmez. ﴾47﴿ Sen rabbinin hükmünü sabırla bekle, kuşkusuz sen bizim gözetim ve korumamız altındasın. Her kalktığında rabbini hamd ile tesbih et. ﴾48﴿ Gecenin bir kısmında ve yıldızlar çekildiğinde de O’nu tesbih et. ﴾49﴿
Necm Sûresi
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Battığı sırada yıldıza andolsun ki bu arkadaşınız ne sapıtmış ne de eğri yola gitmiştir. ﴾1-2﴿ Kişisel arzularına göre de konuşmamaktadır. ﴾3﴿ O (size okuduğu), kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir. ﴾4﴿ Onu, çok güçlü, üstün niteliklerle donatılmış biri (Cebrâil) öğretti. O, ufkun en yüce noktasındayken asıl şekliyle göründü. ﴾5-7﴿ Sonra yaklaştıkça yaklaştı. ﴾8﴿ Öyle ki, iki yay kadar hatta daha yakın oldu. ﴾9﴿ Böylece Allah, kuluna vahyini iletti. ﴾10﴿ Gözün gördüğünü kalp yalanlamadı. ﴾11﴿ Şimdi siz şüpheye düşüp gördükleri hakkında onunla tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? ﴾12﴿ Andolsun ki onu (meleği) iniş esnasında en sondaki sidretü’l-müntehânın yanında bir daha gördü. ﴾13-14﴿ Ki onun yanında huzur içinde kalınacak cennet vardır. ﴾15﴿ O an sidreyi bürüyen bürümüştü. ﴾16﴿ Göz ne kaydı ne de hedefinden şaştı. ﴾17﴿ Hiç kuşkusuz o, rabbinin âyetlerinden en büyüğünü görmüştü. ﴾18﴿ Gördünüz değil mi (âciz durumdaki) Lât’ı, Uzzâ’yı ve üçüncüsü olan diğerini, Menât’ı? ﴾19-20﴿ Erkek çocuklar size de kızlar O’na öyle mi? ﴾21﴿ Ama o takdirde bu insafsızca bir taksim! ﴾22﴿ Bunlar sizin ve atalarınızın putlara taktığı boş isimlerden ibarettir. Allah onlara öyle bir yetki ve güç vermemiştir. Onlar (putperestler) sadece kuruntularına ve kişisel arzularına uyuyorlar. Oysa şimdi onlara rablerinden bir yol gösterici gelmiş bulunmaktadır. ﴾23﴿ İnsan arzu ettiği her şeye sahip olabilir mi ki? ﴾24﴿ Âhiret de Allah’ındır, dünya da. ﴾25﴿ Göklerde nice melekler vardır ki, Allah dilediği ve razı olduğu kulları için izin vermedikçe onların bile şefaati hiçbir fayda sağlamaz. ﴾26﴿ Âhirete inanmayanlar meleklere dişi varlıkların isimlerini veriyorlar. ﴾27﴿ Oysa onların bu konuda bir bildikleri yok; sadece zanna uyuyorlar. Zan ise asla gerçek bilginin yerini tutamaz. ﴾28﴿ O halde bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka arzusu olmayan kişilerden sen de yüz çevir. ﴾29﴿ İşte bildikleri bu kadar. Şüphesiz kendi yolundan sapanı en iyi bilen rabbindir, doğru yolu bulanı da en iyi bilen O’dur. ﴾30﴿ Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Sonunda O, kötülük yapanlara işlediklerinin cezasını verecek; iyilik yapanları, ufak tefek kusurlar hariç, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanları ise daha güzeliyle ödüllendirecektir. Şüphesiz rabbinin bağışlaması çok geniştir. Sizi topraktan yarattığı zamanki halinizi de, annelerinizin karınlarında cenin olarak bulunuşunuzu da en iyi bilen O’dur. Şu halde kendinizi temize çıkarmayın! Kimin günahtan sakındığını en iyi bilen O’dur. ﴾31-32﴿ Gördün mü o yüz çevireni; ﴾33﴿ Azıcık verip sonra keseni! ﴾34﴿ Gaybın bilgisine sahip de onunla mı görüyor? ﴾35﴿ Yoksa Mûsâ’nın ve ahde vefa örneği İbrâhim’in sahifelerinde bulunan şu hususlardan haberi yok mu? ﴾36-37﴿ Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. ﴾38﴿ İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder. ﴾39﴿ Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir. ﴾40﴿ Sonra kendisine karşılığı tastamam verilecektir. ﴾41﴿ En sonunda yalnız rabbine varılacaktır. ﴾42﴿ Güldüren de O’dur, ağlatan da. ﴾43﴿ Öldüren de O’dur, yaşatan da. ﴾44﴿ Rahime atıldığı zaman nutfeden (embriyo) erkeğiyle dişisiyle iki cinsi yaratan da O’dur. ﴾45-46﴿ Öteki yaratma da (öldükten sonra diriltme) O’na aittir. ﴾47﴿ Çok veren de O’dur, az veren de. ﴾48﴿ Şi‘râ yıldızının rabbi de O’dur. ﴾49﴿ Eski Âd kavmini helâk eden de O’dur. ﴾50﴿ Semûd’u da öyle. Hem de geriye bir şey bırakmadan! ﴾51﴿ Bunlardan da önce Nûh kavmini. Çünkü onlar çok zalim ve çok azgın idiler. ﴾52﴿ Altı üstüne getirilmiş şehirleri de O helâk etti. ﴾53﴿ Onları üzerilerine yağan felâketlere gömdü! ﴾54﴿ Artık rabbinin hangi nimetlerinden şüphe duyabilirsin? ﴾55﴿ Bu (Kur’an) da önceki uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır. ﴾56﴿ Artık yaklaştı o yaklaşmakta olan. ﴾57﴿ Onu Allah’tan başka ortaya çıkaracak yoktur. ﴾58﴿ Yoksa bu haberi tuhaf mı buluyorsunuz? ﴾59﴿ Ağlayacağınıza gülüyorsunuz! ﴾60﴿ Ve gaflet içinde oyalanıp duruyorsunuz. ﴾61﴿ Haydi artık Allah için secdeye kapanıp kulluk ediniz. ﴾62﴿
Kamer Sûresi
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Vakit yaklaştı ve ay yarıldı. ﴾1﴿ Onlar bir mûcize görseler hemen yüz çevirip, “Bu öteden beri bilinen bir sihir!” derler. ﴾2﴿ Hep yalan saydılar ve kişisel arzularına uydular; oysa her iş yerli yerindedir. ﴾3﴿ Andolsun ki onlara tuttukları yoldan vazgeçirecek nice haberler geldi; ﴾4﴿ Eksiksiz bir hikmet! Ama uyarılar fayda vermiyor. ﴾5﴿ Öyleyse sen de onlardan yüz çevir. Çağrıcının görülmedik bilinmedik bir şeye çağırdığı günde; ﴾6﴿ Gözlerini korku bürümüş halde kabirlerinden çıkıp etrafa yayılmış çekirgeler gibi o çağrıcıya doğru koşarlar. İnkârcılar, “Bu, gerçekten zor bir gün!” derler. ﴾7-8﴿ Bunlardan önce Nûh’un kavmi de (peygamberlerini) yalancılıkla itham etmişti. O kulumuzu yalancı saydılar, “Delinin biri!” dediler ve o görevinden alıkondu. ﴾9﴿ Bunun üzerine Nûh, “Artık yenik düştüm; yardımını esirgeme!” diye rabbine yalvardı. ﴾10﴿ Hemen göğün kapılarını bardaktan boşanırcasına inen bir yağmura açtık. ﴾11﴿ Yerden de sular fışkırttık; derken sular önceden belirlenmiş bir iş için birleşti. ﴾12﴿ Onu tahtalar ve mıhlarla yapılmış gemide taşıdık. ﴾13﴿ Gözetim ve korumamız altında akıp gidiyordu, kendisine inanılmamış olan o kulumuza bir mükâfat olmak üzere. ﴾14﴿ Andolsun, bunu bir ibret levhası olarak bıraktık; ibret alacak yok mu? ﴾15﴿ Azabım ve uyarılarım nasılmış görün! ﴾16﴿ Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu? ﴾17﴿ Âd kavmi de (peygamberlerini) yalancılıkla itham etti. Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın! ﴾18﴿ Onların üzerine bitmek bilmeyen o kara günde şiddetli bir kasırga gönderdik. ﴾19﴿ İnsanları sökülmüş hurma kütükleri gibi çekip alıyordu. ﴾20﴿ Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın! ﴾21﴿ Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu? ﴾22﴿ Semûd kavmi de uyarıları ciddiye almadılar. ﴾23﴿ Dediler ki: “İçimizden tek başına bir beşere mi uyacağız? O takdirde doğru yoldan sapmış olur, yanarız. ﴾24﴿ İlâhî mesaj içimizden ona mı gönderilmiş? Hayır o, yalancının, küstahın biri!” ﴾25﴿ Yarın onlar asıl yalancı, küstah kimmiş görecekler! ﴾26﴿ (Allah Sâlih peygambere şöyle buyurdu:) “Şüphesiz biz (mucizevi özelliği olan o deveyi) onları sınamak için göndermiş bulunuyoruz. Şimdi sen onların ne yapacağını izle ve sabret. ﴾27﴿ Bir de onlara, suyun aralarında paylaşımlı olacağını bildir. Her hissenin sahibi (suyun) başına gelsin.” ﴾28﴿ Derken ilgili adamlarını çağırdılar; o da (deveye) saldırıp hunharca öldürdü. ﴾29﴿ Azabım ve uyarılarım nasılmış bir bakın! ﴾30﴿ Üzerlerine tek bir ses yolladık da hayvan ağılındaki (çiğnenip ufalanmış) kuru çalılar gibi oluverdiler. ﴾31﴿ Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu? ﴾32﴿ Lût kavmi de uyarıları ciddiye almadı. ﴾33﴿ Biz de üzerlerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Ancak Lût ailesi hariç tutuldu; onları katımızdan bir lutuf olarak seher vakti kurtardık. Şükredenleri işte böyle ödüllendiririz. ﴾34-35﴿ Aslında Lût, kendilerini bizim amansız yakalayışımıza karşı uyarmıştı; ama onlar bu uyarıları şüpheyle karşıladılar. ﴾36﴿ Üstelik onun misafirleriyle ilgili çirkin bir talepte bulundular. Biz de gözlerini silme kör ediverdik; tadın bakalım azabımı ve uyardığım sonuçları! ﴾37﴿ Ve nihayet bir sabah erkenden kalıcı bir azap onları yakalayıverdi. ﴾38﴿ Tadın bakalım azabımı ve uyardığım sonuçları! ﴾39﴿ Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu? ﴾40﴿ Şüphesiz Firavun’un halkına da uyarılar gelmişti. ﴾41﴿ Ama onlar bütün delillerimizi yalan saydılar, biz de onları üstün ve güçlü olana yaraşır biçimde kıskıvrak yakaladık. ﴾42﴿ Şimdi söyleyin bakalım (ey putperestler), sizin inkârcılarınız şu anılanlardan daha mı iyi; yoksa sizin için kitaplarda bir kurtuluş hükmü mü var? ﴾43﴿ Yoksa onlar “Biz yenilmez bir topluluğuz” mu diyorlar? ﴾44﴿ Yakında o topluluk da yenilecek ve arkalarını dönüp kaçacaklar. ﴾45﴿ Ama asıl vadeleri kıyamet günüdür ve kıyamet günü şüphesiz daha dehşetli ve daha acıdır. ﴾46﴿ Şu bir gerçek ki günaha batmış olanlar, doğru yoldan sapmış ve kendilerini yakmışlardır. ﴾47﴿ O gün yüzüstü ateşe sürüklenirler: “Tadın bakalım cehennemin dokunuşunu!” ﴾48﴿ Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık. ﴾49﴿ Ve bizim buyruğumuz tektir, göz açıp kapayıncaya kadar olup biter. ﴾50﴿ Andolsun biz sizin nice benzerlerinizi helâk ettik. Düşünecek yok mu? ﴾51﴿ Yaptıkları her şey defterlerde kayıtlıdır. ﴾52﴿ Büyük küçük hepsi satır satır yazılmıştır. ﴾53﴿ Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmak kenarlarındadır. ﴾54﴿ Doğruluğun hâkim olduğu bir ortamda, gücüne sınır olmayan bir hükümdarın huzurundadırlar. ﴾55﴿
Rahmân Sûresi
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Kur’an’ı rahmân öğretti. ﴾1-2﴿ İnsanı O yarattı. ﴾3﴿ Ona anlama ve anlatmayı öğretti. ﴾4﴿ Güneş ve ay bir hesaba bağlı (olarak hareket ederler). ﴾5﴿ Yıldızlar da ağaçlar da secde ederler. ﴾6﴿ Göğü O yükseltti, denge ve ölçüyü O koydu ki dengeden sapmayasınız; ﴾7-8﴿ Ölçüyü düzgün tutasınız ve eksik tartmayasınız. ﴾9﴿ O yeryüzünü canlıların altına serdi. ﴾10﴿ Orada meyveler ve tomurcuklu hurma ağaçları var. ﴾11﴿ Çimlenen taneler ve hoş kokulu bitkiler var. ﴾12﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾13﴿ O, insanı ateşte pişirilmiş toprak kaplar gibi kurutulmuş çamurdan yarattı. ﴾14﴿ Cinleri de yalın ateşten yarattı. ﴾15﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾16﴿ O, iki doğunun da rabbi iki batının da rabbidir. ﴾17﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾18﴿ O, birbirine kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. ﴾19﴿ (Ama) aralarında bir engel vardır; birbirlerine karışmazlar. ﴾20﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾21﴿ Onlardan inci ve mercan çıkar. ﴾22﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾23﴿ Denizde yelkenlerini bayraklar gibi açarak süzülüp giden gemiler O’nundur. ﴾24﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾25﴿ Yeryüzünde bulunanların hepsi fânidir. ﴾26﴿ Azamet ve kerem sahibi rabbinin zâtı ise bâki kalır. ﴾27﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾28﴿ Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’ndan ister (O’na muhtaçtır). O her an yaratma halindedir. ﴾29﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾30﴿ Sizin için de (hesap sorma) vaktimiz olacak, ey sorumluluk yüklenmiş iki varlık! ﴾31﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾32﴿ Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp öteye geçebilirseniz haydi geçin! Ama (tarafımızdan verilmiş) bir güç olmadıkça geçemezsiniz. ﴾33﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾34﴿ Üzerinize yalın bir ateş alevi ve erimiş bakır gönderilir de kurtulmak için birbirinizle yardımlaşamazsınız. ﴾35﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾36﴿ Gök yarılıp gül kırmızısı bir yağ gibi olduğu zaman! ﴾37﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾38﴿ İşte o gün insana da cine de günahı hakkında soru sorulmaz (çünkü her şey apaçık ortadadır). ﴾39﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾40﴿ Günahkârlar simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar. ﴾41﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾42﴿ Günahkârların yalan saydıkları cehennem işte bu! ﴾43﴿ Onun ateşi ile kaynar su arasında gidip gelirler. ﴾44﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾45﴿ Rabbinin huzurundan korkan kimse için çifte cennet vardır. ﴾46﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾47﴿ İkisinde de çeşit çeşit ve emsalsiz nimetler bulunur. ﴾48﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾49﴿ İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır. ﴾50﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾51﴿ İkisinde de her meyveden farklı türler bulunur. ﴾52﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾53﴿ (Cennettekiler) içleri atlasla dokunmuş sergiler üzerine kurulmuşlardır. Bu iki cennetin de meyveleri kolayca erişilebilecek yakınlıktadır. ﴾54﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾55﴿ Oralarda eşinden başkasına bakmayan kadınlar vardır ki onlardan önce kendilerine ne bir insan ne de bir cin dokunmuştur. ﴾56﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾57﴿ Sanki onlar yakut ve mercandır. ﴾58﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾59﴿ İyiliğin karşılığı da ancak işte böyle iyiliktir. ﴾60﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾61﴿ Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır. ﴾62﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾63﴿ İkisi de yemyeşil. ﴾64﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾65﴿ İkisinde de gürül gürül akan iki su kaynağı bulunur. ﴾66﴿ Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz? ﴾67﴿
Devam Edecek