“Yasalar adalet duygusunu geliştirmemiştir, onu mahvetmiştir”. (Kropotkin)

 

Kökeni eski Yunanca’ya dayanan anarşizm, “güç yokluğu”, “yönetimin/devletin yokluğu” anlamındadır.

 

Kropotkin, Bakunin, Proudhon, Godwin, Goldman ve Stirner gibi isimler Anarşizmin belli başlı savunucularıdır.

 

Anarşizm kavramını günümüzde bilindiği anlamda ilk kez kullanan Proudhon’dur. Fakat anarşist düşünce asıl olarak, bir ütopyacı toplumcu olan Bakunin sayesinde üne kavuşmuştur.1880den beri siyah renk simgeleridir.

 

Anarşizm, günümüzde terör, kaos, isyankarlık gibi olumsuz bir terim olarak bilinmektedir.

 

Oysaki, her türlü devlet biçimini ve organını reddederek, insanın vicdanının dışında  yönetilmesine karşı çıkan düşüncedir.Güce, zulme, baskıya ve zorlamaya dayalı tüm rejim ve sistemleri reddeder.

Tepeden inmeci yaklaşımları kabul etmeyen bir anlayışı içersine alır.Kaosu ortadan kaldırmak için yer alır.

 

 Her insanın kendisine ait doğruyu diğerleriyle bir saygı çerçevesinde paylaşmasını ister.insanların kendisini özgürleştirmesini savunur. insan özü itibariyle iyi olduğundan yanadır.

 

 

Toplumda daha onceden var olmus olan tüm ahlaki dini ve hukuki yasalarını   kabul etmez.

 

Anarşizm modern devletin baskı, işkence, gardiyan, hapishane yöntem ve uygulamalarına  karşı bir tepkidir . Özgür bir toplum düzeninin yaşama geçmesini ister.

 

 

İktidar ve hükmetmenin toplum için gerekli olduğu fikrine karşı çıkarak; bunun yerine daha işbirlikçi, hiyerarşi karşıtı toplumsal formları, politik ve ekonomik örgütleri savunurlar.

 

İnsanların hükümet ve diğer tüm hiyerarşik toplumsal ilişkilerin zararlı ve gereksiz olduklarını görmelerinden yanadırlar.Anarşizm savaş anlamına gelmemektedir.

 

Doğal düzenle birlikte , insanoğlunun ihtiyaç ve çıkarlarının uyumluluğu, tam dayanışma içinde tam bir özgürlük" anarşizm ve anarşinin anlamı bağlamında sahip olunan genel düşünceleri değiştirme sürecidir.

 

Peter Kropotkin'in dediği gibi: Anarşizm "sosyalizmin hükümetsiz sistemidir..." Anarşizm, politik, ekonomik veya toplumsal hiyerarşilerin olmadığı bir toplumu ortaya koyar.

 

Özgürlük ve eşitlik amaçlarının karşılıklı olarak birbirini desteklediğine bakılır. Anarşizm,  kapitalizmin karşında yer alır.

 

Çünkü,kapitalizmin baskı ve sömürüye dayanıyor olmasıdır.insanların ürünlerinden yüzde alacak bir yönlendirici-efendi olmadan birlikte çalışamayacakları" fikri kabul edilmez.Hiçbir durağanlıkla uyuşmamaktadır, o sürekli akıp giden bir nehir gibidir.

 

 

 

 

 

Anarşist bir toplumda, "gerçek işçilerin kendi düzenlemelerini kendilerinin yapacaklarını, ne zaman, nerede ve nasıl yapılacağına kendilerikarar vereceklerdir.

 

Kaynağıda  bizzat yaşamın kendisinin öğretilerinden almaktadır.Özgürlük için verilen kavgadan; yaşamak, sevmek ve eğlenmek için zamanımız olacağı tamamen insani bir yaşama olan tutkusundan  ortaya çıkmıştır.

 

Anarşizm, insanın insan tarafından sömürüsünün ve tahakküm altına alınmasını kabul etmez , yani özel mülkiyet ve hükümetin ortadan kaldırılmasıdır;

 

Sefaletin, hurafelerin ve nefretin yok edilmesidir . Anarşizm; özgürlüğün ve adaletin gerçekleştiği toplumsal düzeni getirmeyi amaçlar.

Bireyin özgürleşmesiyle, toplumun özgürleşmesi arasında bir öncelikte yer almaz. Birey özgürleşirse toplum gerçekten özgürleşecektir.

 

Patent ve telif haklarını redetmektedir ve böylece tekel oluşumları ortadan kaldırmaktadır.

 

Herhangi bir grubun bir bireyi istemediği bir şey için vergilendirme hakkını reddeder, ama vergilendirme -sendikaların, kiliselerin, sigorta toplumlarının ve bütün diğer gönüllü örgütlerin yaptığı gibi- gönüllülük esasına dayandırılabilmektedir .

 

Merkezi politik yapılara, kararlara ve denetime gerek olmaksızın kitleler gönüllü toplumsal ilişkiler temelinde özyönetimleri tesis edilecektir.

 

 

 

 

 

 

Ordunun ortadan kalkmasından yanadır . Yaşamın gereksinimlerinin herkes için sağlanabileceği, aklın ve bedenin tam olarak gelişimi imkanlarının herkesin ortak mirası olacağı bir toplumun olabilirliğini anlatır.

 

 

Refahın üretim ve bölüşümünün halihazırdaki adaletsiz örgütlenmesinin sonunda tamamen yıkılması gerektiğidir.

 

Bunun yerini, insanın ürününün belli bir kısmını teslim etmek zorunda olacağı bir efendi aramaksızın herkesin çalışma hürriyetini sağlayacak, onun üretim kaynaklarına ve araçlarına erişim hürriyetini güvence altına alacak bir sisteme geçilmesini ister.

 

Halk mücadelelerinin uzağında yer almaz.insanların sosyal işbirliği için bir araya gelebileceklerine ve sosyal hayatın talep ettiği şekilde davranabileceğine inanır.

 

Kendiliğindenciliği, sistemin içinde olan kitlenin sürekli olarak sistemi yeniden üretmesini getirmektedir.

 

Özgür Karakaya

[email protected]