Bağırmak
Bağırmak hayatımızın çeşitli alanlarında karşımıza çıkan bir aksiyondur. İnsanoğlu şüphesiz içinde bulunduğu duruma göre tepki verir. Kimi zaman bir korkuyla, kimi zaman bir harekete karşılık olarak bu tepkiyi sergiler.
Gelin önce günlük yaşam içinde sık karşılaştığımız bu davranış biçimimizle ilgili diyaloglardan ilkini anımsayalım.
Kimi zaman da hakaret olarak algılandığından örneğin “ne bağırıyorsun sağır mıyız?” şeklinde karşımızdakine benzer biçimde iade ettiğimiz davranış anında doğar.
Bağırmak fiiliyle ilgili can alıcı sözler…
Bağır bağır bağırıyorum koşun kurşun eritmeye çağırıyorum diyor “Kerem Gibi” adlı şiirinde Nazım Usta. Buradaki eylem politik bir çağrıyı ifade eder ve çok anlamlıdır.
Bağırmanın yaşamdaki halleri…
Bağırmak eyleminin bizde nasıl dönüşümleri oluyor ya da ne kazandırıp bize ne kaybettiriyor…
Yüksek sesle sesleniş sinirlenmek sonucunda sesi fazla yükseltmektir. Kimi zaman bir bakıma kişinin kontrolden çıkma noktasıdır bağırmak. Bireyin kendini ifade ediş çabasında sesle ilgili yani modülasyon sürecinde son nokta…
Karşımızdakiler bizi anlamadığında istem dışı olarak sesimizi yükseltebilir hatta haykırırız. Çoğu zaman ise bunu kabullenmeyip “ne bağırması ya bağırmıyorum ki sadece söylüyorum” şeklinde sözler sarfederiz. Aslında ifade edemeyiş anında gayri ihtiyari yapılan bir harekettir bu. Konuyu anlattığımızda karşı taraf anlamamışsa eğer biz de o gün sinirliysek bu eylem gerçekleşir. Ya da birine bir konu anlatıyorsanız ve bu konu size çok basit geliyorsa ve o kişi de anlamamışsa yine bağırmak eylemimiz gerçekleşebilir. Burada bir an önce konuyu anlaşılır kılmak isteğimiz bulunur oysa her insanın algılama sürecinin aynı ölçülerde gerçekleşmeyeceğini akıldan çıkarmamak gerekir.
Kişilerin her biri aynı yöntemle anlayamayabilirler bağırmak o zaman kişiye baskı yapar, konsantrasyon bozar hatta gerginlik yaratır ve ters tepki olarak olumsuz sonuçla karşımıza çıkar. Böylesi durumlarda başarısızlık kaçınılmaz olur ve anlatamadığımıza üzülürüz, olaya yaklaşımımızın önemi büyüktür burada…
Anlatırken ya da kendimizi ifade ederken o anki psikolojik durumun da önemi vardır. Bizler biliyorsak da karşımızdakinin bilmesine gerek yoktur.
Acelecilikte vardır. Sorulduğunda burada ne oluyor diye anlatmak istememe hali de vardır.
Bağırmak öfkenizi dışarıya boşaltmanın, kendinizi rahatlatmanın hatta bazen içinizdeki sıkıntı veya üzüntüyü söküp atmanın en kolay yoludur ama insanların kulaklarını tırmalamamak açısından bir odaya kapanıp yapmakta fayda vardır! Bencillikten uzak durmuş oluruz odaya gittiğimizde ve ortamdan uzaklaşırız ve düşünürüz neden bunlar oluyor diye kendi kendimize sorarız. Bu durum bir bakıma olayları gözden geçirmektir.
Harcadığımız çaba, nasıl oldu neden oldu şeklindedir. Sonraki kendimi tutamadım sıkıntı, gerginlik oluyor işte ne yapacaksın özür dilerim veya kusura bakma böyle olmasını istemezdim şeklinde bir tezahürdür.
Grup Kızılırmak “Çığlık” adlı albümünde yer verdiği “Acının Rengi” adlı şarkının sözlerinde “öfke çaresizliktir bilirim” diyor. Evet, öfkelenmek bazen çaresizliktir ama çaresiz olmayalım da… Olaylara bakışta “elden ne gelircilik” anlayışını bırakıp gücümüz yettiğince sabırla ve anlayışla hayatımıza devam edelim. Hele böylesi zor zamanlarda mücadele bunu gerektiriyorsa…
Kendisinden uzak kalmış olanlar çok bağırır…
Böyle durumlarda ise senin olduğunun farkındayım mesajı vardır “seni gördüm, sen de beni gördün” ün bir göstergesidir bu da... Selamı ulaştırabilme çabasıdır. Ses duyulmuyor diye değil duyulsun diye yapılandır, kendini başkalarına farkettirmedir. Karşımızdaki kişinin kulakları zor işitiyorsa başvurulan yöntemlerden biridir, anlasın diye. Özellikle ileriki yaşlarda insanlar bunu kabullenmezler. Türk sinemasının ünlü bir repliğinde olduğu gibi “karşında sağır mı var ne bağırıyorsun be” denir. Hatta söylediğin aksa kara denir. Halk arasında bilinmeyen durumlar için kullanılan sağır duymaz uydurur sözü de eylem anının bu durumu için geçerlidir. Azarlamak eylemini gerçekleştirenlerin, olmazsa olmazıdır bu. Hata yapıldığında ortaya çıkar amaç hatanın yapılmamasını sağlamaktır. Halbuki ters teper azarlanan kişi o kişiye kızar eğer gayretli ise “sanki bir suçlu ben miyim” diye karşılık alır.
Bazı öğretmenlerle yöneticilerin başvurduğu yöntemlerden birisidir bağırmak. En fazla yapılan hata ise birçok kişinin önünde ortaya konuşudur. Kişinin üzülmesine neden olur hatta o kadar kişi içinde küçük düşürüldüğünü düşünür karşıdaki kişi. Kızar hatta ortamdan ayrılmayı dahi düşünür. Bu durum tartışmalara dahi yol açar. Oysa böyle durumda da yapılması gereken o kişiyi kazanmaktır. En önemlisi samimiyetten şüphe etmemektir. Hata varsa birebir konuşmadır.
Askerde her gün ses tellerimizi yırtarcasına yaptıktan sonra sivil hayatımızda özlenebilen eylem biçimimiz…
Ayrıca kuvvetli motivasyon aracımız…
Bir bakıma beyin yıkama fonksiyonu görerek konsantrasyon sağlamaktadır. Söylenen sözler kısadır hareketle uyumludur, bağırılarak beyine işlenmesi sağlanmaktadır. Dikkat çekme unsuru vardır.
Ya da bir karlı bir dağın zirvesinde bulunuyorsanız bu eyleminizle bir çığ düşmesine sebep olabilirsiniz. Yani her yerde ve her durumda yapılmaması gerek! Çünkü bağırmak burada basınca neden olduğundan kardan koca bir kütlenin altında bırakabilir bizi. Birilerini canından bezdirebilirsiniz bu yükün ağırlığı altında. Canından edebilirsiniz.
Chatte büyük harf yazmak…
Büyük harfle yazı yazmak bağırmak anlamına gelmektedir. Sanal ortamda ses yok, yazı ve anlam yükleme var sadece.
Bunun neticesi olarak ta bir biçimleniş ve davranış var…
“İsyanınız sesinize dökülsün, sesiniz sel olsun bağırsın”…
Hayata dair durumlarda gerektiğinde o çığlığı sakın eksik etmeyin
Özgür Karakaya