“....Kim söylemiş beni

Süheyla'ya vurulmuşum diye?

Kim görmüş, ama kim,

Eleni'yi öptüğümü,...”

Orhan  Veli KANIK

Dedikodu, sosyal bir olgu olarak insanın varoluşundan beri süregelmektedir.Sözün sonunun nereye varacağının da önemsenmediği durumlarda yapılan, kelimelerin eninde sonunda  ağızdan ilk çıktığı gibi kalmadığıdır. Kolaycılığı getirmektedir. İnsanları birbirine düşerebilmektedir. Arkadaşlığı,dostluğu  olumsuz  yönde etkilemektedir.

Yüzleşmekten çekinen,eleştiriyi karşısındakinin yüzüne karşı söylememeyi seçen bir tavrı getirmektedir.Öğrenilen bilgilerde çarpıtılarak değiştirilmektedir. Yanlış bilgilerin yayılmasınınönüaçılabilmektedir. Belki de hiç hoş olmayan yeni eklemeleri getirmektedir.Doğruluk payı olsada abartılarda doğruyu kapatabilmektedir.Sürüyü kabülümüzü sağlayabilmektedir.İlişkilere zarar vererek stresi beslemektedir. Özgüven ve  kendine güvensizliği içersinde barındırmaktadır.

Kişilerin enerjisini düşürmektedir. Olumsuz özelliklere,şikayetlere odaklanmayı getirebilmektedir.Kıskançlığın açığa çıkarılmasını sağlamaktadır. Güven ortamını bozmaktadır.. Zarar verme ihtimali de bulunmaktadır.Sağlıklı iletişimi geri planda bırakmaktadır.“Ağzında bakla ıslanmamayı” anlatmaktadır.Yargılayıcı olmayı getirmektedir.Kültürel olarakda  dedikodu kelimesi insanların zihninde  olumsuzluğu çağırmaktadır.Aleyhine çalışmayı,kızgınlığı körüklemektedir.“Kim ne giymiş, nereye gitmiş, kimle gitmiş, kim kimle yakalanmış, kimin eli kimin cebinde” vb nin sorulmasıdır.

Yönlendirmek içindeyapılmaktadır.Dedikodu yapılırken hiyerarşi kısmen yok olmaktadır.Kulaktan kulağa aktarımı sağlanırken dedikodular biçim değiştirebilmektedir; sadeleşebilir veya abartı katılabilmektedir.

Dolaşımda bulunduğu  alan dar bir çevredir. Çünkü nabız yoklamak için özellikle üretilen sansasyonlar da dedikodu tanımına girmektedir.Dedikodu çekememezliği de içersinde barındırmaktadır.Önyargının  oluşmasına  sebep olabilmektedir. Kaosuda beraberinde getirmektedir. Toplumsal linç ve toplumsal kaosa sebep olacak dedikodular ise toplumda huzursuzluga, endişeye neden olmaktadır.Gerçekliği kanaatlerle sağlanmaktadır  Dedikodular bilgi eksikliği olan, kargaşa dönemlerinde daha çok ve hızlı oluşmaktadır ve  yayılmaktadırlar.

Toplumsal bağlamda ortak paydanın olmayisi ve muhabbet eksikliği, bireylerle iletişim kurmak için dedikodu yapmaya sevk etmektedir.Kişilerden intikam almak niyetiyle yapılabilmektedir. Bunu yaparken kullanılan yöntem olarak iftira atma ön plana çıkmaktadır. Dedikodu kendini ele verme durumudur; kişisel kaygıyı ifade etmektedir.

İstenmeyen konuşma biçimi olarak kabul gören dedikodu; alçak ses tonuyla, vur kaç tarzı, alaycı şekilde yapılmaktadır. Genelde  bir strateji barındırmaktadır  ve amaç yandaş kazanmaktır.Seçim alanlarındaki dedikodulardaoldukça yüksek sesle yapılmaktadır. Anlatım esnasında dedikodunun önemi, aciliyeti, tazeliği taşıdığı skandal değeri onu cazip kılmaktadır.Curcunayı sağlamaktadır. Dedikodu sizi içinde yaşadığınız topluma yabancılaştırmaktadır.

Magazin türü denilen habercilik bazı yayın organlarının vazgeçilmez parçası haline gelmektedir, “fısıltı gazetesi” görevini üstlenen dedikodu gazeteleri insanların günlük hayatın sıkıntılı ve stresli hayatından uzak kalmasını sağlayabilmektedir , zihinlerini başka konularla meşgul edebilmektedir. Dedikodunun, ötekileştirmenin ideolojik aygıtlarından biri olduğu anlaşılmaktadır. Kimin kiminle, ne zaman, nasıl, nereye kadar ilişki kurabileceğini belirleyebilmektedir. Dedikodu yapmanın ilk şartı “biz” olmayı getirmektedir.  “Biz” olan dışındaki herkes “ötekidir”.

 Özgür KARAKAYA