Kur'an-ı Kerim

Kur’an Türkçe Hatim 28

28

Cin Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

De ki: Cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle söyledikleri bana vahyolundu: “Biz, doğru yolu gösteren harika bir okuma dinledik ve ona iman ettik. Artık kesinlikle rabbimize kimseyi ortak koşmayacağız. ﴾1-2﴿ Şu muhakkak ki rabbimizin şanı çok yücedir; O, ne bir eş edinmiştir ne de çocuk. ﴾3﴿ Demek aramızdaki beyinsiz, Allah hakkında ipe sapa gelmez şeyler söylüyormuş. ﴾4﴿ Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asla gerçek dışı şeyler söylemeyeceklerini ­sanırdık. ﴾5﴿ İnsanlardan bazı kimseler cinlerden bazı kimselere sığınırlardı, onlar da bunları daha sapkın hale getirirlerdi. ﴾6﴿ Tıpkı sizin sandığınız gibi onlar da Allah’ın hiç kimseyi tekrar diriltmeyeceğini ­zannederlerdi. ﴾7﴿ Hakikaten biz (cinler) göğü yokladık, onu güçlü muhafızlar ve alev toplarıyla doldurulmuş bulduk. ﴾8﴿ Halbuki biz (daha önce, göğü) dinlemek için onun oturulabilecek yerlerinde otururduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse kendisini gözetleyen bir alev topuyla karşılaşıyor. ﴾9﴿ Bilmiyoruz, yeryüzündekiler hakkında bir kötülük mü murat edildi yoksa rableri onlar için bir iyilik mi diledi? ﴾10﴿ Doğrusu içimizde iyiler var, ama aramızda başka türlü olanlar da var; hâsılı biz farklı gruplardan oluşuyoruz. ﴾11﴿ Sonunda anladık ki yeryüzünde Allah’ın iradesini asla engelleyemeyiz; kaçmakla da O’nun elinden kurtulamayız. ﴾12﴿ Ve biz doğru yol rehberini dinler dinlemez ona iman ettik; rabbine iman eden kimse artık ne ziyandan ne de azıp sapmaktan korkar. ﴾13﴿ Aramızda ilâhî emirlere boyun eğenler var, ama hak yoldan sapanlarımız da var. Boyun eğenler doğru yolu hedeflemişlerdir. ﴾14﴿ Hak yoldan sapanlar ise cehennemin yakıtı olmuşlardır.” ﴾15﴿ Eğer (kullarımız) hak yolda dosdoğru yürürlerse kendilerini, içinde denemek üzere nimetlere boğarız; kim de rabbini anmaktan yüz çevirirse Allah onu gitgide artan bir azaba uğratır. ﴾16-17﴿ Mescidler yalnız Allah’ındır. O halde Allah ile birlikte başkasına da tapmayın. ﴾18﴿ Allah’ın kulu O’na ibadet etmek üzere kalktığında üstüne çıkarcasına etrafına üşüşüyorlar. ﴾19﴿ De ki: “Ben kendisine hiç kimseyi ortak koşmaksızın yalnız rabbime yakarıp kulluk ederim.” ﴾20﴿ De ki: “Doğrusu ben size ne zarar verme ne de istikametinizi düzeltme gücüne sahibim.” ﴾21﴿ Şunu da söyle: “Şüphe yok ki, Allah’ın dinini tebliğ edip gönderdiklerini yerine ulaştırmadıkça beni de Allah’a karşı kimse koruyamaz; O’ndan başka sığınılacak kimse de bulamam.” Artık Allah’a ve resulüne isyan edenler bilsinler ki, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi onları beklemektedir. ﴾22-23﴿ Sonunda tehdit edildikleri azabı gördükleri zaman kimin yardımcılarının daha güçsüz ve sayıca daha az olduğunu anlayacaklar.” ﴾24﴿ De ki: “Tehdit edildiğiniz azap yakın mıdır yoksa rabbim onun için uzun bir süre mi koyar, bilemem.” ﴾25﴿ Gaybı O bilir, gizlisini kimseye açmaz; ﴾26﴿ Ancak elçi olarak seçtiği başka. Allah, bu elçilerin her türlü durumlarını ilmiyle kuşattığı ve her şeyin sayısını belirlediği halde, rablerinin mesajlarını tebliğ ettiklerini ortaya çıkarmak için onların önlerinden ve arkalarından gözcüler gönderir. ﴾27-28﴿

Müzzemmil Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Ey örtüsüne bürünen! ﴾1﴿ Geceleyin -birazı dışında- namaza kalk! Gecenin yarısında bu vakti biraz öne veya biraz ileri de alabilirsin. Kur’an’ı tane tane, hakkını vererek oku. ﴾2-4﴿ Doğrusu biz sana, taşınması zor bir söz vahyedeceğiz. ﴾5﴿ Şüphesiz gece vakti etki ve uyum yönünden daha uygun ve sözün zihne yerleşmesi bakımından daha elverişlidir. ﴾6﴿ Gündüz vakti ise senin için yoğun bir koşuşturma durumu vardır. ﴾7﴿ Rabbinin adını an, bütün varlığınla ona yönel. ﴾8﴿ Doğunun da batının da rabbi O’dur. O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse yalnız O’na güvenip sığın. ﴾9﴿ Onların söylediklerine katlan ve uygun bir şekilde onlardan uzaklaş. ﴾10﴿ Nimet içinde yüzen o yalanlayıcıları bana bırak ve onlara biraz süre tanı. ﴾11﴿ Kuşkusuz katımızda (onlar için) prangalar, yakıcı bir ateş, boğazdan geçmez bir yiyecek, elem verici bir azap vardır. ﴾12-13﴿ O gün yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar savrulan kum yığınları halini alır. ﴾14﴿ Doğrusu Firavun’a bir elçi gönderdiğimiz gibi size de hakkınızda tanık olacak bir peygamber gönderdik. ﴾15﴿ Firavun o peygambere karşı çıkmış, biz de onu ağır bir şekilde cezalandırmıştık. ﴾16﴿ Siz de inkârda direnirseniz çocukları ihtiyarlatan o günden kendinizi nasıl ­koruyacaksınız? ﴾17﴿ O gün gökler paramparça olacak, Allah’ın vaadi mutlaka yerine gelecektir. ﴾18﴿ Şüphesiz bunlar bir öğüttür; artık dileyen rabbine ulaştıracak bir yol tutar. ﴾19﴿Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını, üçte birini ibadetle geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir grubun da (böyle yaptığını) rabbin elbette bilir. Gece ve gündüzü belirleyen ancak Allah’tır. O, sizin (istenen) vakti tesbit edemeyeceğinizi bilmektedir. Bu yüzden de sizi bağışlamıştır. Artık Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah’ın lutfundan rızık aramak üzere yeryüzünde yol tepecek, diğerleri de Allah yolunda çarpışacaktır. O halde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı ödeyin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; işte bu daha iyidir ve mükâfatı daha büyüktür. Allah’tan bağışlanmayı dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı çok esirgeyicidir. ﴾20﴿

Müddessir Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Ey örtüsüne bürünen! ﴾1﴿ Kalk ve uyar! ﴾2﴿ Sadece rabbinin büyüklüğünü dile getir. ﴾3﴿ Elbiseni tertemiz tut. ﴾4﴿ Her türlü pislikten uzak dur. ﴾5﴿ Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma. ﴾6﴿ Rabbinin rızâsına ermek için sabret. ﴾7﴿ Sûra üflendiği zaman; ﴾8﴿ İşte o gün zorlu bir gündür; ﴾9﴿ İnkârcılar için hiç de kolay olmayan bir gündür. ﴾10﴿ Yarattığım o şahsı (cezalandırmak üzere) tek başına bana bırak! ﴾11﴿ Kendisine geniş bir servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim; ﴾12-13﴿ Önüne nimetleri serdikçe serdiğim, arkasından daha fazla vermemi bekleyen kişiyi! ﴾14-15﴿ Hayır, umduğu gibi olmayacak! Çünkü o, âyetlerimize karşı inatla ­direnmektedir. ﴾16﴿ Ben de onu sarp bir yokuşa süreceğim! ﴾17﴿ O, düşündü taşındı, ölçtü biçti. ﴾18﴿ Kahrolası, ne biçim ölçtü biçti! ﴾19﴿ Sonra kahrolası ne biçim ölçtü biçti! ﴾20﴿ Sonra baktı. ﴾21﴿ Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. ﴾22﴿ En sonunda sırtını dönüp gitti ve kibrine yenildi. ﴾23﴿ “Bu” dedi, “Olsa olsa eskilerden nakledilmiş bir sihirdir. ﴾24﴿ Bu, insan sözünden başka bir şey değildir.” ﴾25﴿ Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım. ﴾26﴿ Sen bilir misin sekar nedir? ﴾27﴿ Bitirir ama yok olmaya da bırakmaz; ﴾28﴿ İnsanları kavurur. ﴾29﴿ Orada on dokuz görevli vardır. ﴾30﴿ Biz cehennemin işlerine bakmakla yalnız melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkâr edenler için sadece bir imtihan vesilesi yaptık ki böylelikle kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, inananların imanı artsın; kendilerine kitap verilenler ve müminler şüpheye düşmesinler; kalplerinde hastalık bulunanlar ve inkârcılar da, “Allah bu sayı misaliyle ne demek istemiş olabilir?” desinler. İşte Allah böylece dilediğini sapkınlıkta bırakır, dilediğine de doğru yolu gösterir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. İşte bu, insanlık için sadece bir öğüttür. ﴾31﴿ Hayır hayır (öğüt almazlar). Aya andolsun! ﴾32﴿ Dönüp gitmekte olan geceye; ﴾33﴿ Ağarmakta olan sabaha andolsun ki, ﴾34﴿ O (cehennem), insanlar için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için uyarıcı büyük cezalardan biridir. ﴾35-37﴿ Her nefis, yaptıklarına karşılık tutulan bir rehindir; ﴾38﴿ Ancak hakkın ve erdemin tarafında olanlar başka: ﴾39﴿ Onlar cennetlerdedir; günahkârlar hakkında birbirlerine sorular sorarlar? ﴾40-41﴿ “Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?” ﴾42﴿ Onlar şöyle cevap verirler: “Biz namaz kılanlardan değildik; ﴾43﴿ Yoksulu doyurmuyorduk; ﴾44﴿ (Günaha) dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk, ﴾45﴿ Ceza gününü de asılsız sayıyorduk, ﴾46﴿ Sonunda bize ölüm geldi çattı.” ﴾47﴿ Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. ﴾48﴿ Böyle iken onlara ne oluyor ki âdeta aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi öğütten yüz çevirip kaçıyorlar! ﴾49-51﴿ (Uyarıcılardan) öğüt almak yerine onlardan her biri, kendisine, açılmış sahîfeler (ilâhî vahiy) verilmesini istiyor. ﴾52﴿ Hayır! Aslında onlar âhiretten korkmuyorlar. ﴾53﴿ Asla! Ama bilsinler ki bu, gerçekten bir öğüttür, uyarıdır! ﴾54﴿ Dileyen ondan öğüt alır. ﴾55﴿ Ve Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O’dur, mağfiret sahibi de O’dur. ﴾56﴿

Kıyâmet Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Sandıkları gibi değil, kıyamet gününe yemin ederim! ﴾1﴿ Öyle değil, kendini kınayan nefse yemin ederim! ﴾2﴿ İnsan, kemiklerini toplayıp birleştiremeyeceğimizi mi sanıyor? ﴾3﴿ Evet, parmaklarına varıncaya kadar yeniden yapmaya gücümüz yeter. ﴾4﴿ Fakat insanoğlu önündeki zaman içinde de günah işlemeye (bugünden) istekli durur. ﴾5﴿ “Kıyamet günü ne zamanmış?” diye soruyor. ﴾6﴿ Göz dehşetle açıldığı, ay tutulduğu, güneşle ay birleştirildiği zaman; ﴾7-9﴿ İşte o gün insan “Kaçacak yer var mı?” diyecektir. ﴾10﴿ Hayır, sığınacak bir yer yoktur! ﴾11﴿ O gün varıp durulacak yer sadece rabbinin huzurudur. ﴾12﴿ O gün insana yaptığı ve yapmadığı her şey hakkında bilgi verilecektir. ﴾13﴿ Artık insan, mazeretlerini sayıp dökse de kendine kendisi tanıktır. ﴾14-15﴿ Onu zihnine bir an önce kaydetmek için, okumada acele etme. ﴾16﴿ Onu zihninde toplayıp okumanı sağlama işi bize aittir. ﴾17﴿ O halde onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et. ﴾18﴿ Sonra onu anlatmak elbette bize aittir. ﴾19﴿ Hayır (ey insanlar)! Doğrusu siz çabucak gelip geçeni seviyorsunuz, ﴾20﴿ Âhireti ise bir yana bırakıyorsunuz. ﴾21﴿ Oysa o gün bir kısım yüzler rablerine bakarak mutlulukla parıldayacak; ﴾22-23﴿ Bir kısım yüzler ise o gün insanın belini kıracak bir felâketi sezerek sararıp solacaktır. ﴾24-25﴿ Hayır artık çok geç! Can boğaza gelip dayandığında; ﴾26﴿ “Yok mu bir şifacı?” dendiğinde; ﴾27﴿ (Hasta) bunun beklenen ayrılış olduğunu anladığında; ﴾28﴿ Ve bacaklar birbirine dolaştığında; ﴾29﴿ İşte o gün sevkedilen yer sadece rabbinin huzurudur. ﴾30﴿ Vaktiyle o hakka inanmamış, namaz da kılmamıştı. ﴾31﴿ Aksine inkâr etmiş, haktan yüz çevirmişti. ﴾32﴿ Sonra da çalım sata sata yürüyüp yandaşlarına gitmişti. ﴾33﴿ (Ey insan!) Acı sonun yaklaştıkça yaklaşıyor! ﴾34﴿ Evet o sana yaklaştıkça yaklaşıyor! ﴾35﴿ İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır? ﴾36﴿ O akıtılan meniden bir damlacık (sperm) değil miydi? ﴾37﴿ Sonra o, alaka (asılıp tutunan zigot) olmuş, derken Allah onu yaratıp ­şekillendirmiş; ﴾38﴿ Ondan iki eşi, erkek ve dişiyi yaratmıştır. ﴾39﴿ Peki bütün bunları yapan, ölüleri diriltemez mi? ﴾40﴿

İnsân Sûresi 

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Gerçek şu ki, insanın yaratılış tarihinde onun henüz anılan bir şey olmadığı bir dönem gelip geçmiştir. ﴾1﴿ Hakikatte biz insanı katışık bir nutfeden yarattık; imtihan edelim diye onu işitir ve görür kıldık. ﴾2﴿ Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; artık o isterse şükreden olur, isterse nankör. ﴾3﴿ Ama biz inkârcılar için zincirler, halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır. ﴾4﴿ İyiler ise içindekine güzel koku katılmış bir kadehten içecekler; ﴾5﴿ Bir su kaynağı ki Allah’ın has kulları istedikleri yerlere akıtarak ondan bol bol içerler. ﴾6﴿ Onlar, verdikleri sözü yerine getirirler ve dehşeti her yerde hissedilen bir günden korkarlar. ﴾7﴿ Onlar, kendileri (yemek) istedikleri halde yiyeceği yoksula, yetime ve esire ikram ederler. ﴾8﴿ (Ve şöyle derler:) “Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. ﴾9﴿ Biz, dehşetli, çetin bir günde rabbimizden korkarız.” ﴾10﴿ Bu tutumları sebebiyle Allah onları o günün dehşetinden korur; yüzlerine aydınlık, gönüllerine sürur verir. ﴾11﴿ Sabretmelerine karşılık onları cennetle ve ipekli giysilerle ödüllendirir. ﴾12﴿ Orada koltuklara kurulurlar. Ne yakıcı güneş görürler orada ne de dondurucu soğuk. ﴾13﴿ Ağaçların gölgesi hemen üzerlerinde, meyveleri emirlerine âmâde kılınmış. ﴾14﴿ Her birinin etrafında gümüş kaplar, billûr kadehler, gümüş beyazlığında şeffaf kupalar dolaştırılır; ölçülerini de isteklerine göre belirlerler. ﴾15-16﴿ Ayrıca kendilerine orada zencefil karışımlı dolu bir kadeh sunulur. ﴾17﴿ Oradaki selsebil denilen bir pınardan. ﴾18﴿ Her birinin etrafında ölümsüz gençler pervane olur. Baktığında onları etrafa saçılmış inciler sanırsın. ﴾19﴿ Orada etrafa göz gezdirdiğinde benzersiz nimetler ve muhteşem bir saltanat ­görürsün. ﴾20﴿ Oradakilerin üzerlerinde yeşil renkli, ince ve kalın ipek elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir, rableri onlara tertemiz bir içecek verir; ﴾21﴿ “Bunlar sizin ödülünüzdür, çabanız boşa gitmemiştir.” ﴾22﴿ Kur’an’ı sana biz, evet biz vahyederek indirdik. ﴾23﴿ Öyleyse rabbinin hükmüne sabret; onlardan hiçbir günahkâra yahut nanköre boyun eğme. ﴾24﴿ Sabah akşam rabbinin adını an. ﴾25﴿ Gecenin bir kısmında O’na secde et ve uzun gece boyunca O’nu tesbih et. ﴾26﴿ Şu insanlar, geçici dünyayı seviyorlar, ileride kendilerini bekleyen zor günü ise umursamıyorlar, ﴾27﴿ Onları biz yarattık, yaratılışlarını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde yerlerine benzerlerini de getiririz. ﴾28﴿ Şüphesiz ki bunlar birer öğüttür; artık dileyen rabbine bir yol tutar. ﴾29﴿ Ancak Allah’ın (bir şeyi) dilemesi sayesinde dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. ﴾30﴿ Allah dilediğini rahmetine dahil eder. Zalimlere gelince onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır. ﴾31﴿

Mürselât Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Yemin olsun, birbiri ardından gönderilenlere; ﴾1﴿ Fırtına olup esenlere; ﴾2﴿ Yaydıkça yayanlara; ﴾3﴿ (Hak ile bâtılı) birbirinden iyice ayıranlara; ﴾4﴿ Mazereti ortadan kaldırmak veya uyarmak için vahyi iletenlere; ﴾5-6﴿ Ki size vaad olunan şey mutlaka gerçekleşecektir. ﴾7﴿ Yıldızların ışığı söndürüldüğünde; ﴾8﴿ Gök yarıldığında; ﴾9﴿ Dağlar sökülüp savrulduğunda;  ﴾10﴿  Peygamberlere toplantı vakti bildirildiğinde;  ﴾11﴿  Bütün bunlar hangi güne ertelenmiştir? ﴾12﴿ Ayırım gününe. ﴾13﴿ Ayırım gününün ne olduğunu bilir misin? ﴾14﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾15﴿ Öncekileri helâk etmedik mi? ﴾16﴿ Arkadan gelenlere de onlara yaptığımızı yapacağız. ﴾17﴿ İşte biz suçlulara böyle yaparız. ﴾18﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾19﴿ Sizi önemsenmeyen bir sudan yaratmadık mı? ﴾20﴿ Onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik. ﴾21-22﴿ Ölçüleri biz koyduk; ne de güzel ölçmüşüzdür! ﴾23﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾24﴿ Biz yeryüzünü dirilere ve ölülere mekân yapmadık mı? ﴾25-26﴿ Ayrıca yeryüzünde sabit yüce dağlar yarattık. Sizlere tatlı sular içirdik. ﴾27﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾28﴿ Haydi yalan saydığınız azaba doğru ilerleyin! ﴾29﴿ Korumayan, ateşe karşı da bir faydası dokunmayan üç parçalı bir gölgeye doğru yol alın. ﴾30-31﴿ O, kütükler kadar, koca sütunlar kadar kıvılcımlar fırlatır. ﴾32-33﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾34﴿ Bu öyle bir gündür ki artık konuşamazlar. ﴾35﴿ (Zamanı geçtiği için) kendilerine izin de verilmez ki mazeret bildirsinler. ﴾36﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾37﴿ İşte bu, ayırım günüdür; sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik. ﴾38﴿ Bir planınız varsa haydi bana karşı uygulayın planınızı! ﴾39﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾40﴿ Şüphe yok ki takvâ sahipleri gölgeliklerde ve pınar başlarında canlarının istediği çeşit çeşit meyveler arasında olacaklardır. ﴾41-42﴿ “Yaptıklarınızın karşılığı olarak şimdi afiyetle yiyin için.” ﴾43﴿ İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. ﴾44﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾45﴿ Siz de (dünyada) yiyin için, biraz daha faydalanın! Şüphe yok ki suça batmış durumdasınız! ﴾46﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾47﴿ Onlara, “Allah’ın huzurunda eğilin!” denildiğinde eğilmiyorlar. ﴾48﴿ Hakkı yalanlayanların o gün vay haline! ﴾49﴿ Artık bundan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar? ﴾50﴿

Nebe Sûresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Birbirlerine neyi soruyorlar? ﴾1﴿ Hakkında ayrılığa düştükleri büyük haberi mi? ﴾2-3﴿ Hayır! İleride görecekler! ﴾4﴿ Hayır hayır! Yakında görecekler! ﴾5﴿ Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da (yeri dengede tutan) kazıklar yapmadık mı? ﴾6-7﴿ Sizi çifter çifter yarattık. ﴾8﴿ Uykunuzu dinlenme vesilesi kıldık. ﴾9﴿ Geceyi (uyku için) örtü yaptık. ﴾10﴿ Gündüzü de çalışıp kazanma zamanı kıldık. ﴾11﴿ Üstünüzde yedi kat sağlam gök yaptık. ﴾12﴿ Orada ısı ve aydınlık saçan bir lamba yarattık. ﴾13﴿ Size tohumlar, bitkiler, sarmaş dolaş olmuş bağlar bahçeler bitirmemiz için yoğun bulutlardan oluk gibi boşalan sular indirdik. ﴾14-16﴿ Şüphesiz ayırım günü vakit olarak belirlenmiştir. ﴾17﴿ Sûra üflendiği gün, bölük bölük Allah’a gelirsiniz; ﴾18﴿ Gökyüzü açılır da orada pek çok kapı oluşur. ﴾19﴿ Dağlar yürütülür, serap haline gelir. ﴾20﴿ Şüphesiz, azgınlar için barınak olan cehennem pusu kurup bekleme yeridir; ﴾21-22﴿ Orada (yaptıklarına) uygun bir karşılık olarak kaynar su ve yanan vücut akıntısı dışında bir serinletici, bir içecek tatmaksızın yıllar ve yıllar boyu kalırlar. ﴾23-26﴿ Doğrusu onlar hesaba çekileceklerini beklemiyorlardı. ﴾27﴿ Âyetlerimizi yalanladıkça yalanlıyorlardı. ﴾28﴿ Oysa biz her şeyi kayıt altına almıştık. ﴾29﴿ Tadın artık! Bundan sonra size arttırarak vereceğimiz şey ancak azaptır. ﴾30﴿ İtaatsizlikten sakınmış olanlar için artık murada erme zamanıdır. ﴾31﴿ Bahçeler, üzüm bağları; ﴾32﴿ Gencecik yaşıt kızlar; ﴾33﴿ Dolu dolu kadehler. ﴾34﴿ Orada ne boş bir söz ne de yalan işitirler. ﴾35﴿ Bunlar rabbinin bol bol lutfettiği karşılıktır, bağıştır. ﴾36﴿ O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların rabbidir. O, Rahmân’dır. O’nun huzurunda kimse söz söyleyemez. ﴾37﴿ Ruh ve meleklerin saf saf olup durduğu o gün, ancak Rahmân’ın izin verdikleri konuşur ve konuşan da doğruyu söyler. ﴾38﴿ İşte bu, (geleceği) kesin olan gündür. O halde artık isteyen kendisini rabbine götürecek bir yol tutsun. ﴾39﴿ Kuşkusuz biz insanın önceden yapıp ettiklerini karşısında göreceği ve inkârcının, “Keşke toprak olsaydım!” diyerek dövüneceği gün gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı sizi uyardık. ﴾40﴿

Naziât Sûresi 46

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Yemin olsun, batmak üzere yükselenlere; ﴾1﴿ Sâkin ve düzenli hareket edenlere; ﴾2﴿ Yüzdükçe yüzenlere; ﴾3﴿ Yarıştıkça yarışanlara; ﴾4﴿ Emri, uygun yol ve yöntemle yerine getirenlere! ﴾5﴿ O gün sarsılan şiddetle sarsılır; ﴾6﴿ Onu ikinci sarsıntı izler! ﴾7﴿ İşte o gün korkudan yürekler ağza gelir. ﴾8﴿ (İnsanların) gözlerine korku çöker. ﴾9﴿ (İnkârcılar), “Biz ilk halimize mi döndürüleceğiz? Biz çürümüş kemikler olmuş iken mi?” diyorlar. ﴾10-11﴿ Ve ekliyorlar: “O zaman bu, (bizim için) ziyanlı bir dönüş olur!” ﴾12﴿ Oysa bu dönüş sadece bir seslenmeye bakar. ﴾13﴿ Bir de bakarsın kendilerini mahşerde bulmuşlar! ﴾14﴿ Sana Mûsâ’nın haberi geldi mi? ﴾15﴿ Rabbi ona kutsal vadi Tuvâ’da şöyle seslenmişti: ﴾16﴿ “Firavun’a git! O hakikaten azdı.” ﴾17﴿ Ona de ki: “Arınmayı ve seni rabbinin yoluna iletmemi ister misin? Böylece O’na saygılı davranırsın.” ﴾18-19﴿ Ve Mûsâ ona en büyük mûcizeyi gösterdi. ﴾20﴿ O ise hemen yalanladı ve karşı çıktı. ﴾21﴿ Sonra dönüp gitti. ﴾22﴿ Derhal adamlarını toplayıp seslendi: ﴾23﴿ “Ben sizin en yüce rabbinizim!” dedi. ﴾24﴿ Allah da ona ibretlik dünya ve âhiret cezası verdi. ﴾25﴿ Elbette bunda Allah’a itaatsizlikten korkanların alacağı büyük bir ders vardır! ﴾26﴿ (Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah bina etti. ﴾27﴿ Onu yükseltip kusursuz biçimde düzenledi. ﴾28﴿ Gecesini kararttı, gündüzünü aydınlattı. ﴾29﴿ Bundan sonra da yeryüzünü yayıp döşedi. ﴾30﴿ Oradan su ve bitkiler çıkardı. ﴾31﴿ Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi. ﴾32﴿ Hepsi sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için. ﴾33﴿ O büyük felâket (kıyamet) geldiğinde; ﴾34﴿ O gün insan yapıp ettiklerini iyice hatırlayacak; ﴾35﴿ Ve görecek olanlara cehennem açık bir şekilde gösterilecektir. ﴾36﴿ Azgınlık yapan ve dünya hayatını âhirete tercih eden kişi; ﴾37-38﴿ Cehennem işte onun için tek barınaktır. ﴾39﴿ Rabbinin huzurunda (hesap vermekten) korkan ve nefsine kötü arzuları yasaklayana gelince, onun barınağı da şüphe yok ki cennetin ta kendisidir. ﴾40-41﴿ “Ne zaman gelip çatacak?” diye sana kıyameti sorarlar. ﴾42﴿ Sen onun hakkında ne söyleyebilirsin ki! ﴾43﴿ Onun hakkındaki nihaî bilgi rabbine aittir. ﴾44﴿ Sen ancak ondan korkanları uyarırsın. ﴾45﴿ Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti veya onun kuşluğu kadar kaldıklarını sanırlar. ﴾46﴿

Abese Sûresi 42

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Yüzünü ekşitip başını çevirdi. ﴾1﴿ Görme engelli o kişi geldi diye. ﴾2﴿ Ama (ey Peygamber!) Sen nereden bileceksin, belki o kendini arındıracaktı. ﴾3﴿ Yahut o bir öğüt alacak, bu öğüt kendisine fayda verecekti. ﴾4﴿ Sen ise kendini her bakımdan ihtiyaçsız görenle ilgileniyorsun. ﴾5-6﴿ Onun arınmamasından sen sorumlu tutulmayacaksın ki! ﴾7﴿ Gönlünde Allah korkusu taşıyarak koşup sana geleni umursamıyorsun! ﴾8-10﴿ Hayır! Şüphesiz bu âyetler birer öğüttür. ﴾11﴿ Dileyen ondan öğüt alır. ﴾12﴿ O, mukaddes sayfalardadır; ﴾13﴿ Yüce makamlara kaldırılmış, tertemiz sayfalarda. ﴾14﴿ Seçkin ve erdemli elçilerin ellerinde. ﴾15-16﴿ Kahrolası o insan! Ne kadar da inkârcı! ﴾17﴿ (Bir düşünse) Allah onu neden yarattı? ﴾18﴿ Bir spermden yarattı da ona şekil verdi. ﴾19﴿ Sonra ona yolu kolaylaştırdı. ﴾20﴿ Nihayet onun canını aldı ve kabre koydu. ﴾21﴿ Sonra dilediği bir vakitte onu yeniden diriltecek. ﴾22﴿ Hayır! İnsan, Allah’ın emrettiğini yapmadı. ﴾23﴿ İnsan yediğine bir bakıp düşünsün! ﴾24﴿ Biz bolca su indirdik. ﴾25﴿ Sonra toprağı uygun şekilde yardık. ﴾26﴿ Oradan ekinler bitirdik. ﴾27﴿ Üzüm bağları, sebzeler; ﴾28﴿ Zeytin ve hurma ağaçları; ﴾29﴿ Gür ağaçlı bahçeler; ﴾30﴿ Meyveler ve çayırlar; ﴾31﴿ Sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için. ﴾32﴿ Kulakları sağır eden o ses geldiğinde, ﴾33﴿ İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar. ﴾34-36﴿ O gün onlardan her birinin işi başından aşkındır. ﴾37﴿ O gün birtakım yüzler parıldar; ﴾38﴿ Güleçtir, müjde almıştır. ﴾39﴿ Birtakım yüzler de o gün toza toprağa bürünmüş; ﴾40﴿ Kapkara kesilmiştir. ﴾41﴿ İşte bunlar inkârcılardır, günahkârlardır. ﴾42﴿

Tekvîr Sûresi 

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Güneş dürülüp karardığında; ﴾1﴿ Yıldızlar dökülüp söndüğünde; ﴾2﴿ Dağlar sökülüp yürütüldüğünde; ﴾3﴿ Doğuracak develer başı boş bırakıldığında; ﴾4﴿ Yabani hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde; ﴾5﴿ Denizler kaynatıldığında; ﴾6﴿ İnsanlar (amelleriyle) eşleştirilip (buna göre) şekillendirildiğinde; ﴾7﴿ Diri diri gömülen kıza hangi suçundan dolayı öldürüldüğü sorulduğunda; ﴾8-9﴿ Defterler ortaya serildiğinde; ﴾10﴿ Gökyüzü sıyrılıp açıldığında; ﴾11﴿ Cehennem ateşi harlatıldığında; ﴾12﴿ Cennet yaklaştırıldığında; ﴾13﴿ Kişi neler yaptığını öğrenmiş olacaktır. ﴾14﴿ Hayır hayır! Yörüngelerinde akıp giderek doğan ve batan yıldızlara andolsun! ﴾15-16﴿ Kararmakta olan geceye andolsun! ﴾17﴿ Ağarmakta olan sabaha andolsun ki, ﴾18﴿ O Kur’an gerçekten değerli, güçlü ve arşın sahibi katında itibarlı bir elçinin sözüdür. ﴾19-20﴿ (Elçi) orada saygın ve güvenilirdir. ﴾21﴿ Bu kadar beraber yaşadığınız kişi kesinlikle mecnun değildir. ﴾22﴿ Andolsun ki onu (vahiy meleğini) apaçık ufukta görmüştür. ﴾23﴿ O, gayba ait bilgileri sizden esirgemez. ﴾24﴿ O, lânetlenmiş şeytanın sözü değildir. ﴾25﴿ Öyleyse nereye gidiyorsunuz? ﴾26﴿ O herkes için bir öğüttür; ﴾27﴿ Özellikle sizden doğru yolda gitmek isteyenler için. ﴾28﴿ Fakat âlemlerin rabbi Allah dilemedikçe siz (hiçbir şey) dileyemezsiniz! ﴾29﴿

Devam Edecek