Deprem sonrası Kahramanmaraş karamsarlığı

AKİF ARSLAN

YERİ GELDİKÇE

MARASPOSTA.COM

Bugünlerde Kahramanmaraş basının tecrübeli ve ağır topları ve duayenleri kabul edilen isimlerinin deprem sonrası karamsarlığı ön plana çıkıyor.

Mustafa Nuri Şirin, Mehmet Taş, Bekir Doğan, Niyazi Kara ve Mehmet Fiskeci gibi gazeteci arkadaşların benim de olduğum gibi Kahramanmaraş’ın geleceği ile ilgili karamsar yaklaşımları dikkat çekiyor.

(Mesut Tuğrul, Mehmet Serhat Topalca, Zeki Demir, İsmail Koyuncu, Adem Gemci, Neşe Yıldızhan, Ebru Sema Akkurt, Halil Hınaz, Sibel Atıcı, Kenan Onaran, Osman Tuğrul Tuğ ve daha yazamadıklarım haklarını helal etsinler, hoş görsünler; onların da yüreklerindeki hisleri bizden farklı değil, diye düşünüyorum)

Basınımızın ağır kalemlerinin köşe yazıları, paylaşımları hep bir karamsarlık içeriyor. Bu arkadaşların kalemleri 30-40 yıldır var, yazıyorlar yani. Ben de o süreden fazla bu işin içindeyim ve bu kadar ağır karamsarlık taşıdıklarına şehadet edemem.

Hepimizin de tek derdi; Kahramanmaraş’tır. Kahramanmaraş’ın çok daha iyi yerde olmasıdır. Depremde kaybettiklerimizin bir an önce yerli yerine konulmasıdır. Elbette giden (ölen) insanların geri gelmesi mümkün değil. Bu bilinçteyiz. Ancak insan dışı kayıpların geri getirilmesi ve kazanılması mümkündür.

Bu da ancak ve ancak basının eleştirilerine, fikirlerine kulak tıkamakla değil, kulak vermekle mümkün. Bu arkadaşlarımın yılardır Kahramanmaraş mücadelesini çok iyi biliyorum.

Yapılan toplantıların basından kaçırılması normal olabilir ama şu anda değil. Bakanlar, yardımcıları, vekillerimiz ve diğer büyükler geldiklerinde toplantıları basından kaçarak değil, basının önünde yapmalılar.

Vahit Kirişçi, yıllardır kent dışında bizi anlamaya olur. Ama Ömer Oruç Bilal Debgici bizden biri. AK Parti’nin diğer vekilleri Reis tarafından görevlendirilmiş olabilirler. Ali Öztunç bizden biri üstelik. İrfan Karadutlu bizden biri. Zuhal Karakoç Dora bizi pek bilmeyebilir. Ama bu insanları ötekileştirme olarak değerlendirilmemelidir.

Bu gemi batarsa hep beraber batarız. Bu gemi batarken sade vatandaş dinlemez, siyasetçi bilmez. “Sen” ya da “Ben” ayrımı olmaz. Kazana ne koyarsanız o pişer. Yani kaynayan suya bulgur koyup pirinç pilavı çıkaramazsın. Ya da mercimek koyup, nohut çorbası pişiremezsiniz.

Eğer bağlamanız ile uzun hava çalıyor iseniz o uzun havadır, oynak hava olmaz. Ankara vuruşu ile bozlak olmaz. Yağmur yağarsa sel olur. Seller akar nehir olur. Nehirler denizlere karışır.

Anladınız mı? Anlamadınız ise baştan bir daha anlatayım emmioğlu, bibimin kızı veya dedemin torunu...