ABDULLAH ŞANLIDAĞ

[email protected]

  

Şöyle bir sualle yazıma başlamak istiyorum: Halkının kahir çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde, seküler lider ve partiler nasıl iktidara gelebiliyor? Halk mı bunları istiyor ve seçiyor, yoksa zorbalık veya darbe ile mi geliyorlar? Arap Baharı ve Suriye’de oluşan son tablo kapsamında neler söylenebilir?

Tabi ülkelerin yaşam biçimi, kültürü, sosyolojik yapısıyla da alakalı olan bu konu üzerinde tefekkür etmenizi tavsiye ederim. Buradan kendimize, bir çıkış yolu bulacağımızı umut ediyorum. Devam edelim…

1979’da İran’da İslamcı bir devrim gerçekleşti. Şah Rıza Pehlevi kaçtı ve İmam Humeyni İran’da seküler idareye son vererek, mollaları yönetimin başına getirdi. Şia yayılmacılığını ön planda tutan İran, evrensel İslam’ın dinamikleri ile hareket etmek yerine, daha ziyade mezhepsel kaygıları ön planda tutmayı tercih etti. Yıllarca Irak’la savaştı veya savaştırıldı. Suriye’de Esad rejimi ile birlikte hareket edip, yıllarca o kadar insanın ölümüne neden oldu. İran, kaçak güreşen bir Müslüman ülkesi. Yürüttüğü vekâlet savaşında da başarılı olamadı. İsrail karşısında yenilgiye uğrayan ve Suriye’de kaybeden de İran oldu.

Vahhabi olan Suud rejimi de krallıkla yönetiliyor. Milyonlarca Müslümanın ABD’nin kuklası konumundaki bu despot yönetimlere neden isyan etmediklerini anlayabilmiş değilim. Firavun’un iktidarını ayakta tutan köleler ve alt sınıftır. Binlerce kilometre öteden; sırtında taş getirip Firavun’un sarayını inşa eden köleler, birlik olup zâlim iktidarı devirebilirler. Lakin kölelik ve itaat duygusu ruhlarına işlediği için, bunu yapamıyorlar.

Suriye’de yeni oluşan tabloyu isimlendirmek gerekirse, evet Suriye’de de İslamcılar devrim yaptı. 61 yıllık seküler BAAS rejimini deviren Özgür Suriye Ordusu (milli de denebilir, ağırlıklı olarak HTŞ) Suriye’de bir halk devrimi yaptı. Suriye’de yeni yönetimin idareye ne ile ve nasıl hükmedeceğini önümüzdeki yıllarda daha iyi anlayacağız. Bazı Marksist veya seküler çevreler, neden Suriye’de Esad’a karşı seküler direniş gösteren kesimler değil de sadece İslamcılar ön plana çıktı? Sorusunu soruyorlar. Suriye’de laik, seküler bir yönetim olmaz. İnşallah iktidar sahipleri yanlış bir şey yapmazlar. Siyasetin limanı ahlâk ve devletin dini de adalettir. Din muameledir. Suriye, Ortadoğu’nun aynası oldu.

Suriye’de demokrasi, barış, adil bir yönetim sağlanırsa, başarı kaçınılmaz olur. İnsanların düşünce ve fikirlerine saygılı olmak gerekiyor. Demokrasiyi tam olarak oturtamayan ülkelerde farklı düşüncelere sahip insanlar sürekli eziliyor. Ben her şeyden önce adalet ve hukuku önemsiyorum. Allah’ın hükümlerinin yönetim bazında uygulanmasından yanayım. Dünya genelinde insanlığın geldiği nokta ortada. Ne yapsak, ne etsek bir türlü barış ve istikrarı sağlayamıyoruz. Emperyalist güçler bizleri sömürmeye devam ediyor. Artık bir şekilde İslam dünyasının ayağa kalkması gerekiyor. Suriye devrimi, bana AK Parti’nin iktidara geldiği ilk yılları hatırlattı. Laik kesimin kafasında hep şu soru vardı: Acaba İslamcılar herkesin başını örtecek mi? İçki tüketimi serbest olacak mı? Plajlara gidip mayo ile serbestçe dolaşabilecek miyiz? 23 yıl önce bu soruları soran seküler çevreler, kaygılarının yersiz olduğunu sanırım anlamışlardır.

Bugün de aynı şekilde Suriye Devrimi Lideri’ne, “ülkenizde alkollü içki tüketimine izin verecek misiniz?” Sualini soran BBC muhabiri de dünya gerçeklerinden bihaber gazetecidir. Akıl, şuur ve idrak yoksunu olmak böyle bir şey. 61 yıl aradan sonra büyük bir kırılma, büyük bir devrim, büyük bir değişim yaşamış ülkeyi anlamak yerine, hayat tarzına takılarak, içecek alkol ve giyilecek kıyafet kotlarına takılmak, kelimenin tam anlamıyla geri zekâlılıktır. Böyle kişilerden gazeteci olmaz.

Gazeteci, insanların yaşam tarzını sorgulamaz, bilakis olup bitenleri objektif bir şekilde kaleme alarak kamuoyunu bilgilendirir.

Aslında mesele nedir biliyor musunuz?

Bizim hakikatle problemi olmayan insanlara ihtiyacımız var. Düşüncesi, fikri, hatta dini ne olursa olsun. Bizdeki solcu, laik ve liberallerin devrim yapma gibi bir niyetleri hiçbir zaman olmadı. Çünkü derin entelektüel alt yapıları yok. Mesela CHP desen, evlere şenlik.

Türkiye’yi yönetme gibi bir kaygısı olmayan bu insanların, halkı, hayat tarzını anlama gibi bir kaygıları da yok. O yüzden süfli arzularının peşinde gezinip duruyorlar. Bunların tek derdi, bitmek bilmeyen arzuları. O arzularının hiçbir politik değerinin olmadığını göremeyecek kadar da körler. Hülya Avşar’ın bile öngörüsü bunlardan güçlü. Bizdeki muhalefetin iktidara gelmek gibi bir kaygısı yok. Olamaz da zaten. Çünkü idare edilmeye layıklar.

Kaynak: https://www.yeniakit.com.tr