ABDULLAH ŞANLIDAĞ
Hiç kimse kapitalizmin veya bir kapitalist tüccarın, fabrikatörün ahlaklı olmasını beklemesin. Kapitalizmin veya kapitalin ahlâkı olmaz. Doymak bilmeyen tekelci bir hırsı vardır kapital tüccarın veya fabrikatörün. Sürekli, sınırsız kazanmak ister. O yüzden tüm sınırları zorlar. Kutlu Nebi (a.s) insanoğlunun gözünü bir avuç toprağın doğuracağını söylemişti. Kartalkaya yangınında suçlu aramak beyhudedir. Kapitalizmin şubeleri, dersine iyi çalışmamış. Belediyeler kapitalizmin yerel şubesidir. Kartalkaya’daki oteli denetlemesi gereken asıl şube, yerel ayakta belediye olabilir.
Ancak Turizm Bakanlığı da sorumludur. Gerekirse belediyeyi de denetlemelidir.
Maraş depremlerinde de bunu gördük. Alüvyonlu pancar ve marul bahçelerini imara açıp çok katlı binalara ruhsat verenler, elini kolunu sallayarak geziyorlar. Zurnanın son deliği olan müteahhit sınıf, günah keçisi ilan edildi. Hiç kimse de, «ulan bu haltı birlikte işledik” demiyor.
Geçenlerde bir dostum, “deprem bölgesinde TOKİ eliyle çok güzel konutlar yapıldığını ancak denetimin olmadığını” zikretti. Yangın, sel felaketi ve deprem gibi doğal afetlerde gerekli denetimin olmadığını, kamu kurumlarının alması gereken önlem ve tedbirleri almadıklarını söyleyerek, herkes eli kolu bağlı bir şekilde devletin kontrolünü bekliyor. İyi de, tek denetim mekanizması devlet mi? Devletin denetleyici kolluk güçleri veya memurları da insan. Onları kim denetleyecek?
Denetim ahlaklı olursa, yeter. Denetime karşı değilim. Sadece denetimin ahlaklı olması gerektiğini söylemeye çalışıyorum.
Bu işte sivil sosyal kontrol mekanizması devreye girmez ise devletin mekanizmaları savsaklayabilir. İşte Kartalkaya yangınında da bir savsaklama vardır. İşletme sahipleri yangın ruhsatı için Bolu İtfaiye Daire Başkanlığına başvuruyor.
İtfaiye eksiklikleri belirtince, otel yetkilileri dilekçeyi geri çekiyor. Burada ciddi bir savsaklama var. Belge eksikse, şartlar sağlanmıyorsa otelin mühürlenmesi gerekirken göz yumulması ahlaksız bir savsaklamadır. Otel işletmecisi dokunulmaz değildir. Sırtını kime dayarsa dayasın, eğer suçluysa, adalete hesap versin. Maraş merkezli depremlerden ders çıkardığımızı sanmıyorum. Umarım bu yangın faciasından sonra gereken dersi hepimiz alırız.
Vatandaş, sömestr tatilinde ailesini alarak tatile gitmiş. Zaten zihni yorgun olduğu için kafası karışık. Rezervasyon yaptırdığı otele yangın güvenlik önlemlerinin, uyarı sistemlerinin, yangın sistemi yönetimlerinin olup olmadığını sormak aklına gelmeyebilir.
Ama artık şu gerçeğe kendimize alıştırmamız gerekiyor. Her şeyi ısrarla devletin kontrol etmesini beklemeyelim. Kişisel bilinçlenme başlatmalıyız.
Hiç olmazsa bundan sonra otellerde yangın önlemlerinin alınıp alınmadığını sorgulayalım.
Bu bizim demokratik hakkımızdır.
Sivil sosyal denetim ağlarını genişletirsek, o takdirde devlet de bazı şeyleri savsaklamaz ve kontrol enerjisini yükseltir. Devlet, bizim aynaya yansıyan şeklimizdir. Biz nasılsak o da öyle şekilleniyor.
Ortada üç tane kurum var: Kamu kurumları, işletmeler ve müşteriler. Dolayısıyla kamu kurumlarının, işletmelerin nasıl sorumluluğu varsa, müşterilerin de sorumluluğu olmalıdır. Baş denetleyici, bu kurumların sivil ve sosyal ayağını temsil eden müşteriler olmalıdır. Müşterinin denetlediği mekânı kamu kurumları hayli hayli denetler.
Denetim mekanizmasının çalıştığını gören işletmeler, denetlendiklerini hissettikleri için hiçbir şeyi eksik bırakmazlar.
Herkes görevini layıkıyla yaparsa, savsaklama da olmaz.
www.yeniakit.com.tr