ABDULLAH ŞANLIDAĞ

İletişim: [email protected]

  

Ak Parti açısından Ayasofya’nın açılması ve asli hüviyetinin kazandırılması büyük bir kazanımdır. Zira meseleyi siyasileştirmeden toplumun büyük çoğunluğunun desteğini alarak, Ayasofya açılsın diyerek büyüyen bir neslin duygularına tercüman oldu. İç politikada ve ekonomide yeni atılım ve reformlar elzemdir. Ancak dış politika ve Suriye konusu çok önemlidir. Fırat’ın Doğusu ve İdlib ölçeğinde Suriye meselesi çözüme kavuşturulmalıdır. Salgın nedeniyle gündemde yerini almadıysa da, eylem planında çalışmaları aksatmadan devam ettiren Türkiye; Akdeniz, Libya, Kıbrıs ve Ortadoğu meselesinde hamlelerini yapmalıdır. 

Suriye 9 yıllık savaşın ardından, 19 Temmuz Pazar günü üçüncü kez parlamento seçimlerini yaptı. İdlib kent merkezi hariç, ülke genelinde 1658 aday yarıştı. Şöyle bir sualle meseleyi açalım: Rusya 2011’den beri Esed rejimine destek veriyor. Nitekim İran da öyle. Rusya ve İran aynı zamanda Türkiye ile Suriye’de istikrarı sağlamak adına Astana mutabakat ortaklarıdır. Lakin Rusya Astana’da ve Soçi’de alınan kararlara sadık kalmayıp İdlib’de bombalamaların müsebbibi olmuştur. Suriye ve Libya’da iş birliği yaptığımız Rusya, tabiri caizse ikili oynamaktadır. Suriye ordusu ve müttefiki Rusya, Türkiye’nin bölgedeki istikrarı sağlama adımlarını zora sokuyor.

İster istemez bizim aklımıza da ABD’nin Suriye’ye destek veren Rusya ile ilgili stratejisi nedir acaba suali geliyor. ABD’nin amacı Rusya’yı Suriye’deki üsleri de dahil olmak üzere doğu Akdeniz’den çıkarmak mıdır? Kesinlikle hayır. Rusya, hiç kuşkusuz Suriye’de ABD’nin müttefikidir. İsrail arabuluculuğunda ABD’nin Rusya ile ortak menfaatleri bulunuyor. Suriye savaşının etkileri Libya’da görülmeye başladı.

Türkiye, Beşar Esed yönetimini kendi ülkesine, Türkiye’ye ve uluslararası kamuoyuna verdiği reform sözlerini tutmadığını belirterek, farklı bir Suriye politikası geliştirmiştir. Başlangıçtan beri bu tutumundan taviz vermeyen Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmuş, mazlum halkların yanında yer almıştır. Tabii Suriye’de sadece Beşar Esed’le muhalifler savaşmıyor. O coğrafyada yerel ve ulusal olmak üzere bütün küresel güç aktörleri, şiddet ve terör yanlış gruplar da mücadele vermektedir. Yani bölgede vekâlet savaşı yürütüldü bugüne kadar.

Suriye’de an itibarıyla büyük bir ekonomik krizden bahsedebiliriz. Bu kriz bölgede yaşayan sivilleri de olumsuz etkilemektedir. Özgürlük mücadelesi veren halklar, Esed’in devlet olma ve istikrarı çoktan kaybetmiş politikalarından umudunu kesmiş bulunuyorlar. Bu da Suriye rejimine karşı tepkiyi beraberinde getiriyor. Tabi bu arada bir de mazlumlara yapılan yardım konusu var ki, üzerinde durulması gerekiyor. Uluslararası kurumlar Suriye’ye yapılan insani yardımları rejim üzerinden yapıyorlar. Bu da yerel savaş ağalarını zengin ederken, asıl mazlum halkları ise daha perişan ve içinden çıkılmaz bir duruma sürüklüyor.

Suriye’ye Rusya ve İran’dan gelmekte olan maddi destek de azalmış bulunuyor. Esed rejimini çok zor günler bekliyor. Ancak Suriye’de dizginleri ABD ve Rusya’ya kaptırmamak gerekiyor. Türkiye Suriye konusunda düğmeyi baştan yanlış ilikledi diyenler yanıldıklarını anlayacaklar. Sahada silahlı kuvvetler aktif olarak büyük bir gayretle çalışıyorlar. Her şartta kazanmak durumundayız. Suriye’de istediklerini alan küresel kefereler, namluları hemen Türkiye’ye çevirecektir, bunu asla unutmayalım.

Bu savaş, bir macera veya sınırları genişletme mücadelesi değildir. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla da ayrıca güneydeki kuşatmanın 3 noktadan kırıldığını unutmayalım. Bu kazançları heba etmemeliyiz. Türkiye’nin hâlâ Suriye’de neden var olduğunu anlamayanlar, terör örgütlerinin ülkemizi tehdit ettiğini göremeyecek kadar kördürler.

Kaynak: www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdullah-sanlidag